26 Ağustos 2022 Cuma
Karl Popper ve Yanlışlanabilirlik
Yanlışlanabilirlik teorisi, 20. yüzyıl Viyana'sında popüler olan dört teorinin karşılaşmasından türetilmiştir. Bu teoriler, Marx'ın sosyo-ekonomik teorisi, Freud'un psikanalizi, Adler'in aşağılık kompleksleri teorisi ve Einstein'ın görelilik teorisidir.
Popper, bu teorilerden ilk üçünün yanlışlanabilirliklerine bir ölçü koymadığını, tam tersine bu teorilerin her olguyu açıkladığı iddia edildiğini fark etmişti. Popper’e göre bu teorilerden hakikat hakkında bir çıkarım yapmak neredeyse imkansızdır çünkü teorileri çürütmek mümkün değildir. Aralarından sadece Einstein'ın teorisi çürütülme riskiyle karşı karşıyadır ve Einstein, argümanlarının aksi kanıtlanırsa teorisini geri çekeceğini söylemiştir. Einstein'ın teorisinin çürütülmeye açık olması onu bilgi içeriği zengin bir teori haline getirir. Bu tür bilgi içerikli zengin teoriler, "çözülmesine zemin hazırlayarak, insan bilgisinin hızla artmasına, yani bilimsel gelişmeye yol açar."
Einstein'ın teorisindeki bu eleştiriye açık tutum Popper'ı etkilemiştir. Popper, Marksistlerin teorileri konusunda yargılayıcı olmadıklarını ve hatta dogmatik olduklarını fark etti. Kendi terimleriyle, Marksizm kiliseye atfettiği tüm nitelikleri içeriyordu. Fakat ona göre bilim eleştirisiz yapılamaz ve eleştirel yaklaşım, teorisini sınayan ve kendisini ciddi bir incelemeye tabi tutan ve böylece teorisini güçlendiren bir yaklaşımdır.
Popper'ın bilimi bilim olmayandan ayıran fikri, teorilerin gerçekliğinin asla kanıtlanmadığı, ancak hatalarının kanıtlanabileceği fikridir. Ona göre bilim, gözlemler ve yanlışlanabilir önermelerle çürütülen önermeler bütünüdür. Ünlü önermelerinden biri şöyledir: "Bütün kuğular beyazdır." beyaz kuğuların gözlemlerine dayanarak elde ettiğimiz tümevarımdır. Ancak, hipotezin sürekli geçerliliği, gerçeğe ulaştığımız anlamına gelmez. Kendi deyimiyle: "mantıksal açıdan doğruluğunu kanıtlamanın imkansız olduğu sonucuna varmıştır.
Popper mutlak gerçeğe ulaşmanın günümüz dünyası için sadece bir mit olduğuna, önemli olanın gerçeğe yaklaşmak olduğuna inanır. Ve yanlış hipotezleri ortadan kaldırabilirsek, gerçeğe bir adım daha yaklaşmış oluruz. Kendi sözleriyle "Dürüst olmak gerekirse hiçbir şey bilmiyoruz ama bulmacayı çözüyoruz." Önemli olan reddedilemez doğrulara sahip olmak değil, eleştirel gerçeği aramaktır. Popper'ın bu önemli fikirleri 20. yüzyıl entelektüelleri arasında hızla yayılmaya başlamış ve başta Einstein olmak üzere birçok bilim insanı tarafından kabul görmüştür. Günümüz dünyasında mutlak gerçeğe ulaşmak yerine gerçeğe yaklaşmaya çalışıyoruz. Ayrıca bunu yanlış bilgiyi gerçeğinden ayırarak yapıyoruz.