İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Ekonomi ve Finans (İngilizce)








 Enflasyonun Maliyeti


TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2021 yılı enflasyonu %36.08 olarak gerçekleşti. Açıklanan yüksek enflasyon, yaşları 40’ın üstünde olan nüfus için nostaljik bir hava, üniversite öğrencileri için ise bir şaşkınlık havası yarattı.


Kısa bir süre içerisinde, öğrenciler aldıkları kahvenin fiyatının %20 oranında arttığını gördü. Dolar-TL kurunda 13-20 Aralık günleri arasındaki 4 liralık yukarı yönlü gidiş, geleceğe yönelik enflasyon beklentisini artırdı. Sonraki günlerde ise Dolar-TL kurundaki dalgalanmalar, uzun dönemli enflasyon oranı üzerindeki sis tabakasını kalınlaştırdı. TL birikimlerinin enflasyon karşısında erimesini önlemek için vatandaşlar cep telefonlarıyla 5-10 dakikada bir döviz kurlarını veya kripto paraları takip eder hâle geldi. Tabii ki burada akla şöyle bir soru geliyor: Bu vatandaşların asıl işi enflasyon tahmininde mi bulunmak yoksa örneğin doktorsa hastalarıyla veya öğrenciyse dersleriyle ilgilenmek mi? 

İnsanların kendi işlerini yapmaktan ziyade oturup amatör bir ekonomist gibi enflasyon tahmini yapıp tasarruflarını yönetmesi son günlerde aslında sıkça rastladığımız bir durumdur. Bireylerin bu tür davranışları, asıl işlerindeki verimliliği düşürmekte ve topluma aynı zamanda bir maliyet de yüklemektedir. İktisatta bu verimlilik kaybına “enflasyonun belirsizlik maliyeti” diyoruz. Tabii enflasyonun maliyeti sadece verimlilik kaybından kaynaklı değil ve maliyeti toplumun farklı kesimleri için değişkenlik gösteriyor. Mesela TL olarak borç verdiyseniz enflasyondan dolayı zarara uğrarsınız; çünkü borçlu size borcunu ödediğinde ödenen meblağ ile artık daha az mal ve hizmet satın alabilirsiniz. TL üzerinden borç alanlar için de tam tersi geçerlidir. 

Enflasyonun maliyetleri, farklı gelir grupları için farklılık göstermektedir. Son günlerde hissettiğimiz gıda fiyatlarındaki sert yükseliş, özellikle bütçelerinde gıda tüketimi çok yer kaplayan düşük gelir gruplarını yüksek gelir gruplarına kıyasla daha fazla etkilemektedir. Düşük gelire sahip bireyler, gelirlerinin büyük bir bölümünü gıda tüketimine harcarken eğitim, kültür ve sanat gibi faaliyetlere ayrılacak bütçe giderek ya küçülmekte ya da tamamen ortadan kalkmaktadır. Bunun sonucunda özellikle eğitim yoluyla gerçekleşebilecek sosyal mobilite imkânı gitgide daralmakta ve kendi kendini doğuran yoksulluğa doğru bir geçiş sürecine girilmektedir. Görüldüğü üzere enflasyonun hem kısa dönemli maliyetleri hem de uzun dönemli maliyetleri vardır. 

Doç. Dr .Bülent EŞİYOK

Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı