İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Ekonomi ve Finans (İngilizce)








 Paris Anlaşması-2


Türkiye 175 ülke ile birlikte anlaşmaya imza attı ve Ulusal Katkı Beyanı sundu. Bu beyana göre Türkiye’nin 2030 yılı itibarıyla sera gazı emisyonunu %18-21 civarında azaltması öngörülüyor idi. Ancak Türkiye anlaşmaya taraf olmadı.


Türkiye’nin anlaşmaya taraf olmamasının sebebi, farklılaştırılmış sorumluluklar çerçevesinde oluşturulan ülke kategorileriydi. Farklı sorumluluklar taşıması kararlaştırılan farklı ülke kategorilerinde Türkiye’nin yeri belirsizdi. Türkiye, hem Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan kategoriye hem de OECD ülkelerinin bulunduğu kategorilerden ikisine dâhildi. Sorumlulukları yüksek olan gelişmiş ülkelerle aynı sorumluluğu üstlenmek istemeyen Türkiye, yardım eden değil de yardım alan tarafta olmak istedi ve anlaşmaya taraf olmadı. 6 Ekim 2021 tarihinde anlaşmanın uygun bulunduğuna dair kanun teklifi TBMM’den geçti. Ancak Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler sınıfına geçiş talebi henüz Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmamasına rağmen TBMM anlaşmayı gelişmekte olan ülke olarak kabul etti. Türkiye’nin Kasım ayında Glasgow’da toplanacak COP26’ya kadar onay sürecinden geçmesi ve zirveye katılması bekleniyor. Türkiye, gelişmekte olan ülkelere verilecek desteklerden faydalanamayacak olsa da Türkiye'nin yeşil kalkınmasını destekleyecek diğer finansman kaynaklarına ulaşabileceği öngörülmektedir. Bizi Ne Bekliyor? Yeşil dönüşümün kilit taşı, enerjinin temiz kaynaklar ile üretilmesidir.

Türkiye, 2020 yılında elektrik enerjisinin %12’sini temiz kaynaklardan (güneş ve rüzgâr) elde ederek %9,6 olan dünya ortalamasını aşmıştır ve böylece G-20 ülkeleri arasında beşinci sıraya yerleşmiştir. Bu başarının temelinde Türkiye’nin coğrafi şartlarının temiz enerji üretimine oldukça uygun olması yatmaktadır. Bununla beraber Türkiye’de beş yıl öncesine göre rüzgâr türbinlerinin ve güneş panellerinin kurulum masrafları %50 oranında azalmıştır. Temiz enerji üretimindeki artış, fosil enerji ithalatında düşüşü tetikleyecektir. Bunun yanında Türk ihracatçılarının sektör gözetmeksizin ülke sınırlarında karbon düzenlemeleri kapsamındaki ödemeleri gereken vergi miktarını da düşürecektir. Ayrıca Avrupa Birliği’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda oldukça kararlı duruş sergilemesi sebebiyle Türkiye’nin Paris Anlaşması’na verdiği beyanları yerine getirmesi ve yeşil kalkınmayı desteklemesi, Avrupa ile olan ticari bağları güçlendirecektir. Avrupa Birliği, sözü edilen mutabakat ile 1990 yılını baz alarak 2030 yılına kadar sera gazı emisyonunu en az %50 azaltmayı ve 2050 yılı itibarıyla da karbon nötr bir kıtaya dönüşmeyi hedefliyor.


Ekonomik Perspektif

Çevresel sorunlar ile alakalı geldiğimiz noktada bugün, çevreye duyarlı büyümenin ve yeşil yatırımın maliyet etkin olup olmadığına dair görüşler hızla değişiyor. Yeşil ekonomi ve büyüme, düşük karbonlu kaynak etkin ve sosyal olarak kapsayıcı olan politikaların ve iktisadi faaliyetlerin çevresinde gerçekleşiyor. Çevreyi korumak üzere en düşük karbon emisyonu hedeflendiğinden dolayı, bazı ekonomik faaliyetler gelecekte sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor. Bu faaliyet alanlarında istihdam edilen kimselerin ise yeşil büyüme teması altında oluşması öngörülen yeni sektör ve faaliyet alanlarına yönelik olarak tekrar eğitilmesi ve istihdam edilmesi mümkün görünüyor. Yani yeşil dönüşüm sebebi ile işlerini kaybeden insanlar, yeşil dönüşüm ile oluşması beklenen yeni sektörlerde iş bulabilirler.

Yeşil kalkınma ve yeşil dönüşümün beraberinde getireceği birtakım mal ve hizmetlerin olacağı da beklenmektedir. Bu mal ve hizmetlerin üretiminde erken pozisyon alan ülkeler hem kendi dönüşüm süreçlerini kolaylaştırabilecek hem de bu mal ve hizmetleri dönüşmekte olan diğer ülkelere satabileceklerdir. Bir başka ekonomik sonuç ise enerji sektöründe yaşanacaktır. Yeşil dönüşüm ile yenilenebilir ve temiz enerjiye olan yönelim sonucunda petrol ve kömür gibi fosil enerji kaynaklarının fiyatlarında düşüşler görülmesi beklenmektedir. Karbon ticaretinin daha aktif kullanılması ile sektörlerde rekabet evrilecek ve değişecektir.