Çevresel bozulmaların canlı yaşamı ve buna bağlı olarak iktisadi aktivite düzeyi üzerindeki etkileri son dönemlerin ilgi gören konular arasındadır. Ancak iktisadi büyüme modellerinde büyüme, beşeri sermaye ve fiziki sermayenin bir fonksiyonu olarak tanımlanmaktadır. Örneğin endojen büyüme teorilerine bakıldığında, araştırmacıların modellerinde
1 fiziki ve beşeri sermaye, teknoloji, Ar-Ge ve maliye politikası araçları gibi bileşenler yer alırken, çevresel kirlenmeye ve doğal kaynaklardaki bozulmalara yer verilmediği görülmektedir (Chakraborty, 2004). Hâlbuki dışsallıklar ekonomiyi dengeden uzaklaştıran çevresel bozulmanın temel nedenlerinden olduğu söylenebilir. Bu bağlamda iktisadi büyüme ile çevresel bozulma arasında birbirini etkileyen çift yönlü çevrimsel bir ilişkinin varlığından söz edilebilir.
Bu noktada, “iktisadi gelişmişlik düzeyine bağlı olarak, ekonomilerin büyüme sürecinde ortaya çıkan kazanımları, büyümenin yarattığı çevresel tahribat ve bunun neden olduğu olumsuzlukları bertaraf edebilir mi?” sorusunu akla gelmektedir. Üretim seviyesindeki artışa bağlı olarak yükselen gelir vasıtası ile daha fazla eğitim ve sağlık hizmeti alan beşeri sermayenin kalitesi artarken, diğer yandan üretim artışı çevresel sermayenin kalitesini olumsuz etkileyerek fiziki sermaye ve beşeri sermayenin kalitesi üzerinde bozucu etki yaratabilmektedir.
OECD (2019) raporunda, çevresel bozulmanın iktisadi büyümeyi dört kanaldan etkilediği belirtilmektedir.
1. Ölümler ve göç kanalı ile çalışan nüfusu etkiler,
2. Hastalık veya hasta bir yakınına refakat nedeniyle işçi başına çalışma saatlerini azaltma yönünde etki eder.
3. İşte bulunma durumuna bağlı olarak çalışanların verimliliğini azaltıcı yönde etki eder,
4. Özellikle tarımsal üretimde olmak üzere üretimde girdi olan doğal sermayenin kalitesini etkileyerek etki eder.
Bu basit kavramsal çerçeve, kirliliğin ekonomik çıktıyı etkileyebileceği mekanizmaları da göstermektedir. Diğer yandan teorik literatür incelendiğinden “iktisadi büyüme - çevresel bozulma – Sağlık” arasında ilişkiyi Şekil 1’de verildiği gibi her üç unsurun kendi içerisinde birbirlerini de etkileyen döngüsel mekanizmalar ile açıklanabilir.
Buna göre iktisadi büyüme çevresel bozulmaya neden olurken, çevresel bozulma aynı zamanda beşeri ve fiziki sermaye üzerinde olumsuz etki oluşturarak iktisadi büyümeyi olumsuz etkilemektedir. Diğer yandan iktisadi büyüme, sağlık ve eğitim olanaklarını ve yaşam kalitesini arttırarak iktisadi büyümeye etki eden unsurlar üzerinde olumlu sonuçlar doğurabilmektedir. Söz konusu etkileşimin sonuçları, ancak büyümenin, çevresel tahribat ile neden olduğu maliyetleri ile kazanımları arasındaki dengeye bağlı olarak yorumlanabilir.
İktisadi büyümeyi çevre ile ilişkilendiren modellerde bu dengenin ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklılık arz etmektedir. İktisadi gelişmenin ilk aşamasında gelirin artışıyla birlikte elde edilen büyüme sürecine bağlı fırsatlar, iktisadi büyümenin yarattığı olumsuzluklar tarafından ortadan kaldırılabilmektedir. İktisadi gelişmeyle birlikte insanlar temel yaşam ihtiyaçlarını giderdikten sonra, yaşam standartlarının kalitesini artırmaya çalışırlar. Gelirin artışıyla birlikte sağlık ve eğitim hizmetleri vasıtası ile beşeri sermayenin kalitesi artacak (büyümenin olumlu etkisi), ancak çevresel sermayenin kalitesi azalarak (büyümenin olumsuz etkisi ) fiziksel ve beşeri sermayenin kalitesini negatif yönde etkileyecektir.
İktisadi büyümeyle artan gelir bir taraftan kaliteli yaşam standartlarına ilişkin unsurların talebini artıracaktır. Artan talebin karşılanması için tahsis edilecek kaynaklar, daha kaliteli mal-ve hizmetlerin üretimine (kalite değişim etkisi) ve tıbbı teknolojilerdeki gelişmelere (tıbbı teknoloji etkisi) imkan verecektir. Bu durum bireysel düzeyde kaliteli mal ve hizmet tüketme, kaliteli konutlarda yaşama, kaliteli tıbbi bakım hizmetleri alma imkanlarının ve eğitim fırsatlarına erişimin artmasına neden olacaktır (Fayissa ve Gutema, 2005, s.157). İktisadi büyüme aynı zamanda ulusal düzeyde sağlık kalitesini geliştiren sosyal programlara - örneğin sanitasyon, temiz içme suyu, sağlık bilinci ve sağlık hizmetleri gibi - tahsis edilen kaynakların artmasına imkan sağlayarak sağlık kalitesini olumlu yönde etkileyecektir (Biggs vd., 2010, s.266). Diğer yandan, büyüme ile birlikte üretim ölçeğindeki artışlar, yapısal değişimlere, tarımsal yapılarda ve tüketim tercihlerinde değişimlere, kentleşme ve nüfusun artışına yol açarken; doğal kaynak kullanımlarında israfa ve çevresel kirlenmenin artmasına da neden olmaktadır (Gangadharan ve Valenzuela, 2001, s.515). Buna ilave olarak sağlıksız yaşam tarzı eğiliminin artması örneğin stresli mesleklerde çalışma, kötü beslenme alışkanlıkları, sigara, aşırı alkol ve zararlı gıdaların tüketimi, hareketsiz yaşama alışkanlıkları gibi unsurlardan dolayı sağlık kalitesi olumsuz etkilemektedirler.
Bu açıdan bakıldığında sağlığı etkileyen pozitif ve negatif faktörlerin arasındaki muvazene, gelirin artışıyla birlikte sağlığın her zaman olumlu yönde gelişeceği düşüncesinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Gelirin artışıyla birlikte oluşan çevresel tahribat, ulaşılması beklenen sağlık düzeyini gerçekleştirmeyebilir (Gangadharan ve Valenzuela, 2001, s.514). Ayrıca yaşam tarzının, bahsedildiği gibi kötü yönde değişmesi de sağlık kalitesinin artacağı yönündeki beklentilerin gerçekleşmesini engelleyebilir. Bu durumda gelişmenin ilk aşamasında, gelirin artışıyla birlikte elde edilmiş sağlık faktöründeki kazanımlar (büyüme yararları), çevresel ve yaşam tarzındaki bozulmalar (büyüme kayıpları) aracılığıyla etkilenerek iktisadi büyümenin devamında sağlık kalitesinin olumsuz yönde etkileneceği beklentilerini doğurabilir. Dolayısıyla tıpkı iktisadi büyüme–çevresel bozulma arasındaki ilişkiyi açıklayan Çevresel Kuznet Etkisi gibi, iktisadi büyüme-sağlık arasında da bir ters U eğrisinin oluşabileceği ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Tüm bunlar sağlık düzeyini etkileyen pozitif ve negatif faktörlerin etki düzeylerine bağlıdır. Şuna da değinmek gerekir ki literatürde sağlık (yaşam beklentisi)-iktisadi büyüme arasında ters-U ilişkisi ortaya konmuştur (Croix ve Licardro, 1999). Bu ilişkinin nedeni ise, nüfus artışı aracılığıyla açıklanmaktadır. Sağlığın nüfus artışı üzerindeki pozitif etkisi iktisadi büyümeyi negatif olarak etkileyebilir. Böylece sağlığın iktisadi büyümeyi her zaman pozitif olarak etkilemesi hipotezinin geçerliliği şüpheli hale gelmektedir.
Buna göre iktisadi büyümeyle birlikte sağlık kalitesini olumlu yönde etkileyen faktörler aynı zamanda iktisadi büyümeyi de olumlu yönde etkileyerek büyüme ile sağlık arasında pozitif nedensellik ilişkisinin oluşmasına neden olabilir. Diğer yandan, sağlığı olumsuz etkileyen faktörler, beşeri sermayenin kalitesini ve verimliliğini düşürerek aynı zamanda iktisadi büyümeyi olumsuz etkileyerek; iktisadi büyüme ile sağlık arasındaki pozitif nedenselliği tersine çevirebilir. Bu durumda sözü edilen durumların her birinin gerçekleşmesi yine sağlığı etkileyen pozitif ve negatif faktörlerin güçlerine bağlı olacağı söylenebilir.
1 Endojen büyüme modelleri için Lucas (1988), Romer (1986, 1987, 1990) Barro (1990), Rebelo (1990) incelenebilir.
Doç. Dr. Kemal ERKİŞİ
Kaynaklar,
OECD(2019). OECD environmental performance reviews: Turkey 2019, Erişim:
https://oecd.dt.mfa.gov.tr/Mission/ShowInfoNote/355217 10.07.2020
Chakraborty, S., 2004. ”Endogenous lifetime and economic growth”, Journal of Economic Theory, 116, 119-137.
Fayissa b. ve Gutema P., 2005. "
Estimating a health production function for Sub-Saharan Africa (SSA),"
Applied Economics, Taylor & Francis Journals, vol. 37(2), pages 155-164.
Biggs R., Westley F.R. ve Carpenter S.R., 2010. Navigating the back loop: fostering social innovation and transformation in ecosystem management. Ecology and Society 15(2):9.
Gangadharan L. ve Valenzuela,
M. R., 2001 Interrelationships between income, health and the environment: extending the Environmental Kuznets Curve hypothesis. Ecological Economics, 36(3), 513-531.
Croix, D.L, ve Licandro O., 1999. “Life expectancy and endogenous growth”. Economics Letters, 65:255-263.