08 Kasım 2021 Pazartesi
Paris Antlaşması-1
İklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha hissedilebilir olduğu bu günlerde sevindirici bir haber aldık. 6 Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nın uygun bulunduğuna dair kanun teklifi TBMM’de onaylandı.
Paris Anlaşması’nın önemi nedir? Anlaşma öncesi ve sonrası Türkiye’nin durumu, anlaşmanın ekonomik etkileri vb. birtakım başlıkları bu yazıda kısaca ele alacağız.
Kilometre Taşları
İklim değişikliği konusu 1970’li yıllarda bilimsel açıdan duyulan bir endişe ile ilk kez siyasi platformlara taşındı. Takvimler 1992 yılını gösterdiğinde Rio de Janeiro’da toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda 154 ülkenin imzasını taşıyan “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” (United Nations Framework Convention on Climate Change veya kısaca UNFCCC) yürürlüğe girdi. Bu sözleşmenin temel amacı, atmosferdeki sera gazları konsantrasyonunu iklim sisteminde tehlikeli değişimler yaratmayacak bir noktada sabitlemekti. Anlaşmaya göre sera gazları emisyonlarının düşürülmesinde gelişmiş ülkeler lider rol oynayacaklar; aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonunu düşürmeleri amacına yönelik onlara finansal destek sağlayacaklardı. 1992’de imzalanan ve 1994’te yürürlüğe giren anlaşma çerçevesinde, 1997 yılında toplanmaya başlayan Taraflar Konferansı’nın (Conferens of the Parties ya da kısaca COP) üçüncüsünde Kyoto Protokolü imzalandı ve böylece taraf ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik ilk kısıtlama kararlarını aldılar. Protokol, onay süreci nedeniyle ancak 2005 yılında yürürlüğe alınabildi. 2008-2012 yılları için belirlenen ilk hedef, 1990 yılı seviyesine kıyasla sera gazı emisyonunu %5 seviyesine düşürmek oldu.
Paris Anlaşması
Kyoto Protokolü’nün 2020’de sona erecek olması sebebiyle 2015 yılında Paris’te 21’inci defa toplanan taraflar (COP21) Paris Anlaşması’nı kabul ettiler. Anlaşmanın amacı, küresel ısınmayı 2°C ile sınırlandırarak uzun vadede oluşabilecek tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmaktı. Buna yönelik olarak anlaşmaya taraf 190 ülke; uzun vadede ortalama küresel sıcaklık artışını sanayileşme öncesi dönemi baz alarak 2°C ile sınırlandırmak üzere birbirleriyle koordineli olarak çalışacak ve sıcaklık artışına neden olan sera gazları salınımını uzun vadede doğal yollardan sindirilebilecek bir miktara düşüreceklerdi. Gelişmiş ülkeler; gelişmekte olan ülkelere ihtiyaç hâlinde mali, teknik ve kurumsal kapasitelerini geliştirmek üzere destek vereceklerdi. Bir ülkenin Paris Anlaşması’na taraf olarak kabul edilebilmesinin yolu Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı (Nationally Determined Contributions ya da kısaca NDC) sunmaktan geçmektedir. NDC’ler her ülkenin ulusal sera gazı emisyonlarını nasıl düşüreceği ve iklim değişikliğinin etkilerine nasıl adapte olunacağına dair taraflara sunulan niyet mektubu niteliğindeki dokümanlardır. Kilometre Taşları İklim değişikliği konusu 1970’li yıllarda bilimsel açıdan duyulan bir endişe ile ilk kez siyasi platformlara taşındı. Takvimler 1992 yılını gösterdiğinde Rio de Janeiro’da toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda 154 ülkenin imzasını taşıyan “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” (United Nations Framework Convention on Climate Change veya kısaca UNFCCC) yürürlüğe girdi. Bu sözleşmenin temel amacı, atmosferdeki sera gazları konsantrasyonunu iklim sisteminde tehlikeli değişimler yaratmayacak bir noktada sabitlemekti. Anlaşmaya göre sera gazları emisyonlarının düşürülmesinde gelişmiş ülkeler lider rol oynayacaklar; aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonunu düşürmeleri amacına yönelik onlara finansal destek sağlayacaklardı. 1992’de imzalanan ve 1994’te yürürlüğe giren anlaşma çerçevesinde, 1997 yılında toplanmaya başlayan Taraflar Konferansı’nın (Conferens of the Parties ya da kısaca COP) üçüncüsünde Kyoto Protokolü imzalandı ve böylece taraf ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik ilk kısıtlama kararlarını aldılar. Protokol, onay süreci nedeniyle ancak 2005 yılında yürürlüğe alınabildi. 2008-2012 yılları için belirlenen ilk hedef, 1990 yılı seviyesine kıyasla sera gazı emisyonunu %5 seviyesine düşürmek oldu.
Arş.Gör.Batuhan Mert BOZBAĞ
Ekonomi veFinans (İngilizce)Bölümü