Gelecek Geldi… İletişim Paradigmasının Değişiminde Bir Katalizör olarak Covid 19 ve İletişime/Halkla İlişkilere Etkileri
Merhaba değerli gençler, uzun zamandır söylenen bir söz var: Gelecek geliyor.
Duymuşsunuzdur.
Bir beklenti, bir umuttu belki ve biraz soyuttu, söz.
Şimdi lütfen dünyaya ve etrafınıza bir bakın. Yapay zeka, otomasyon, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, sosyal medya, akıllı telefonlar, televizyonlar, yeni iş ve iş yapma biçimleri vb. birçok şey ile Covid 19 salgınıyla hızla giriş yapılan (çoğu kişinin önceden farkında olmadığı) fakat aslında uzun zamandır hazırlanagelen dijital bir dünya.
Sözün özü: Gelecek, geldi.
Ve biz bütün somutluğuyla şu an onun içinde, yeni bir dünyadayız.
Her şeyin içinde iletişimin olduğu, iletişimin ise hem fiziksel hem dijital dünyanın içinde olduğu bir çağ. İletişim araçlarının hepsi ve kullanım biçimleri, onları kullanan insanlar üretim, teknoloji ve ekonomi alanlarındaki gelişmelerle birlikte dönüşüyor. Ortaya çıkan resim karmaşık görünüyor bazen değil mi?.. Dönüşümü yakalamak lazım.
Bölümümüz Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nün kendisi de burada bir kez daha değer kazanıyor. Markalardan, kamu kuruluşlarına, reklam ve halkla ilişkiler ajanslarından özel kişilere, gruplara, ağlara kadar bölgesel, ulusal, küresel, iletişimin bütün fiziksel, geleneksel, dijital araçlarını kullanmaya ve kullanana ihtiyaç artıyor. Hedef kitlelerin, toplumların tepkisinin artık anlık ve etkin olduğu günümüzde artık iletişime bütün kurumların ihtiyacı var ve bu noktada halkla ilişkilerin “iletişim yönetimi” olarak yolu daha da açık. Üstelik mecraların çeşitlenmesi de söz konusu.
Fakat bunları en etkin şekilde kullanabilmek için sadece teknik bilgi değil, derinlik, farklı disiplinleri birleştirebilme, gelişmeleri takip edebilmek ve birçok şeyi bütünlüklü bir şekilde görme gayreti ve becerisi de gerekiyor. Fakültemizin Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü bunun için var.
Yazının devamına gelince.. aşağıda okuyacağınız yazının geri kalan bölümü Covid-19 ve iletişime/halkla ilişkiler etkilerini konu alıyor. Yazının devamını okumayı yukarıdaki yeni ve çok boyutlu dünyaya bir giriş yapmak ve geleceğin halkla ilişkilercileri, reklamcıları, iletişimcileri olmak için bir adım olarak düşünün lütfen; çünkü öyle bir dünyanın içinde hareket edeceksiniz.
Dilerseniz, şimdi hep beraber sosyal izolasyon kavramından yola çıkıp iletişim ortamının dönüşen dünyasında bir yolculuğa çıkalım.
****
Geniş anlamda sosyal izolasyon modernleşme, teknoloji, tüketim, kitle iletişimi ve şehirleşmenin gelişimi ile toplumların ayrışması, bireyciliğin yükselmesi sürecine ait bir tanımdır. Yine bu sürecin bir parçası olan teknolojinin iletişim alanındaki (internet altyapısı, akıllı telefonlar, yayın teknolojileri ve platformları, sosyal medya gibi) gelişimi ile günümüz toplumlarında yeni sosyallik biçimleri ortaya çıkmış ve çıkmaktadır. Bireyler aileleri, yakın çevreleriyle fiziksel olarak yan yana gelmeden dijital ortamda da bir araya gelebildiği gibi, ülkenin veya dünyanın herhangi bir yerindeki birey ve gruplarla da anlık iletişime geçebilmektedir. Güncel ve fiziki hayata paralel, yer yer ona etki eden, ondan beslenen veya onu etkileyen bir ağ toplumu formu da ortaya çıkmıştır. Ağ toplumu erişimi ve denetimi, ülkesine göre, toplumları küreselleştirmektedir.
Covid-19 küresel salgını (pandemi) da tam da bu sürece denk gelmiş, günümüz modern toplumlarının erişim, izolasyon ve denetim ağının mevcut sistemine fiziki dünyada/gündelik yaşamımızda sağlık açısından sosyal izolasyon kavramını eklemiştir.
Mevcut sistemde küresel salgın hakkında insanların birey olarak bilgi edinmelerinin önü önemli ölçüde açık olabildiği gibi; resmi, özel, özerk ulusal veya uluslararası ölçekte kurumların da kişi, kurum ve kamulara konuyla ilgili mesaj verebilmeleri/iletişimde olabilmeleri mümkündür- ki bu zaten halkla ilişkilerin temel tanımına uygun düşmektedir.
"SONUÇ: DÜNYA KAMUSU, ANA TEMA: SOSYAL İZOLASYON"
Bu mesajlar kişilerarası iletişim düzeyinde olabildiği gibi, şirket ve markaların, özel sektörün kurumsal sosyal sorumluluk, sponsorluk, kurumsal reklam vb. uygulamalarında veya kamu kurumlarının spotlarında kendini göstermektedir. Yani, halkla ilişkiler ve iletişim faaliyetlerinin oldukça önemli bir bölümü aynı sosyal ve hatta küresel konuda/odakta toplanmaktadır. Henüz aşısı, ilacı bulunmayan, toplum bağışıklığı tek bir ülkede bile oluşmamış bu yüzyılın küresel salgınında konu hakkında bir “dünya kamusu” oluşmuş durumdadır ve ana tema mevcut koşullar altında “sosyal izolasyon”dur.
COVİD-19’UN İLETİŞİM VE HALKLA İLİŞKİLER ÇALIŞMALARINA ETKİLERİ ÜZERİNE
Sosyal izolasyon, fiziksel dünyada virüsün bulaşıcılığı nedeniyle asgari temas, hijyen ve yalıtım gibi unsurları bünyesinde bulundurmaktadır ve yukarıda bahsi geçen halkla ilişkiler uygulamalarının bu temayla birlikte, onun unsur ve uygulamalarını konu edinmesi kaçınılmazdır, zaruridir. Zira her ülkenin kendi kültüründen gelen faktörler o ülke insanın konuyu ne ölçüde ve nasıl ciddiye alacağını belirleyebilmektedir. Kültürün de sağlık yönetiminin akılcılığına yakınlaştırılması yine bir iletişim ve halkla ilişkiler konudur, bu noktada sadece sosyal izolasyon ile ilgili değil bu kültürü uygulamalar bazında da dönüştürmeye çalışan kampanyalar düzenlenmesi gerekmektedir.
Küresel salgın ile ilgili mevcut koşullar dünyada başta sağlık ve ekonomi gibi alanlarda kamusal düzenleme ihtiyaçlarını ve taleplerini arttırmakta, devlet/kamu ve özel sektör bu alanda kamuoyu çıkarı doğrultusunda birlikte hareket etmek durumunda kalmaktadır. Kamu yatırımları ve düzenlemeleri, kamu spotları, tanıtımları devletler açısından öne çıkarken, özel sektörün kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) faaliyetleri, kamu spotu tarzı reklamları, sponsorluk veya ürettikleriyle çözüme katkı gibi aksiyonları görülebilmektedir. Yukarıdaki kurumlara ve halkla ilişkiler uygulamalarına bakıldığında ise ortak yarar (kamu yararı) paydasında halkla ilişkilerin kamuyu bilgilendirme modelinin şu dönemde öne çıktığı anlaşılmaktadır.
Sosyal izolasyonun uygulamalarından başka bir de psikolojik ve toplumsal açıdan yansımaları vardır. Örneğin doğrudan hastalıkla veya onun getireceği ekonomik, kamusal vb. sorunlarla da tetiklenebilen bireysel ve toplumsal kaygıların varlığı, durum içinde göçmen hareketliliği vb. sorunlar giderek makro ölçekte olabilir ve toplamda çeşitli ülkelerde kamu-özel sisteminde sürdürülebilirliği zorlayabilir. Bunlar da yönetilmesi gereken süreçlerdir.
Bu yönden bakıldığında, aslında süreç iç içe geçen ve birbirini etkileyebilecek durumlardan oluşan bir kriz ve risk yönetimidir, şu halde halkla ilişkilerin kamuoyu bilgilendirme modeli ile birlikte kriz iletişimi de kurumlardan devletlere kadar bütün boyutları ile işin içine girmektedir.
Bütün bu iletişimin ana mecrasını belirlemek için ise toplumların medya tercihlerini tespit etmek kilit önem taşımaktadır. Zira, Covid 19 öncesi kitlelerin takip ettiği ve onları şekillendiren ana medya televizyon iken süreçte internet ve ona bağlı (cep telefonu, tablet, bilgisayar vb.) araçlar ön plana çıkmıştır. Sosyal izolasyon ve bunun getirdiği çevreyle irtibat ihtiyacı; halihazırdaki uzaktan çalışma, e ticaret alt yapısının kullanımına ve sosyal medya etkileşimine insanları yönlendirmiş, salgının getirdiği belirsizlik ortamı ve panik ise anlık veriye ulaşma yönünde yine interneti ön plana çıkartmıştır. İnternet sadece bir medya ortamı olarak değil, iş ve genel iletişim ortamının ortak platformuna büsbütün dönüşmüştür.
Bunun sonucunda internet tabanlı ortam ve araçların, yukarıda bahsettiğimiz şekilde radikal bir yükselişe geçtiğini söylemek mümkündür. Zira ekonomik sistem de otomasyon, yapay zeka ve internet ağıyla birbirine bağlandıkça insanların internet ekranı karşısında geçirdiği artan süre daha da artmıştır. Buna 2000 sonrası doğan Z kuşağı ve devamının internet kullanımı da eklendiğinde bu yükseliş kesindir, fakat insanların fiziki dünyada yaşadığı ise en temel ve atlanamaz bir gerçektir, başta tv olmak üzere diğer kitle iletişim araçları şu anda da etkindir. Covid 19 salgını zaten gelişmekte olan bu süreci travmatik şekilde hızlandırmıştır. Sosyal izolasyonun getirdiği iletişim ve (uzaktan) iş yapma ihtiyacı bu hıza olağanüstü etki etmiştir. Şu an insanlar iletişim açısından bunlardan oluşan (gittikçe internet merkezli olan) bir “çoklu kanal” ile iletişimi sağlamaktadır. Hatta televizyon vb. açıkken ellerinde telefon ile çift ekran ile yaşama geçiş de hızlanmıştır. Bu durum iletişimciler açısından dikkate alınmalıdır.
Mevcut “yeni durum ve ortam”da kamu ve özel kurumlar ile markalar ise sadece kamu yararı gözeten mesajlar vermemekte; bu çoklu kanallara odaklanmakta fakat salgın riskinin getirdiği medya takibi ve sosyalleşme açısından değişmelere uygun olarak kültür sanat, spor vb. etkinliklerini ertelemekte, önlerini görmek ve kriz ortamında hareket edebilmek üzere 1-2 yıllık planlar yapmakta, iş modellerini revize etmekte veya bunları online hatta kaydırmaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla özünde üretim (ekonomi) ve iletişim biçiminde bir paradigma değişikliğinden bahsetmek, Covid 19’un ve sosyal izolasyon zorunluluğunun bunun bir sebebi değil fakat hızlandırıcısı (katalizörü) olduğunu ifade etmek, bütün iş ve iletişim çalışmalarının “çoklu kanal” ve kullanıcısı bireyler etrafında şekilleneceğini söylemek mümkündür. Buna yeni dünyanın yönetim ve yönetişim anlayışını de eklemek mümkündür.
****
Şimdi, yukarıda buraya kadarki okuduğunuz bölümü yaşadığımız zamanı ve yakın geleceği mesleki açıdan görebilmek üzere bir ilk adım olarak düşünün lütfen, sevgili gençler.
İçinizdeki değerleri birlikte keşfetmek, yeni dünyada birlikte adımlar atmak, yol almak dileğiyle…
Dr. Öğretim Üyesi Sarp Bağcan
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü
Bölüm Başkan Yardımcısı