Palu Ailesi'nde yaşanan durumun pratikte zannedildiğinden fazla görülen bir durum olduğunun altını çizen Tezcan, Bu vaka, baskın kişinin etkide kalan kişileri etkileyip hezeyanlarını onların üstünden doyurmasından başka bir şey değildir. Cehalet ne kadar artarsa, eğitim seviyesi ne kadar düşerse ve toplum ne kadar kapalı hale gelirse maalesef bu tür durumlarla karşılaşmaya devam edeceğiz ifadelerini kullandı.
'Bu durum hiçbir zaman için son değil' diyen Tezcan, Burada etkide kalan kişilerin baskın olan kişiden süratle ayrılması gerekiyor ve etkide kalan kişilerin mutlaka etkin bir tedavi ile mutlaka tedavi altına alınması gerekiyor. Baskın kişinin de mutlaka rahatsızlığının yani bunun anti sosyal kişilik bozukluğu mu? Psikotik bozukluk mu? Ağır borderline kişilik bozukluğu mu? olup olmadığının belirlenip mutlaka ona göre gözlem altında bulundurulması gerekiyor. Yaptığı eylemlerden kanun nazarında ne kadar sorumlu olup olmadığının bilincinde olması gerekiyor açıklamalarında bulundu.
Büyü psikolojisinin Türkiye’de sıkça görüldüğünü ve bu tip vakalarla çok sık karşılaştıklarını dile getiren Psikiyatri Uzmanı Tezcan, Günlük hasta uygulamamızda da günde en az 2-3 kere mutlaka karşımıza büyü, muska ile ilgili bir takım söylemler karşımıza çıkıyor. Buna benzer olaylarla çok karşılaşıyoruz. Bir şizofreni vakasında, obsesif kompulsif bozukluk vakasında, panik bozuklukta bile kişi kendisine büyü yapıldığını, muska yapıldığını, bir takım kişilerin kendisiyle uğraştığını düşünerek maalesef tıp dışı seçenekler içerisinde bulunabiliyor. Psikoz, yani gerçeği değerlendirme yetisi bozulan hastaların 'büyücüye, muskacıya' başvurmadan bize geldiklerini hiç görmedim dedi.
Paylaşılmış paranoid bozukluk yaşayan bu tür vakaların birçoğunun etkilendikleri kişiden ayrıldıkları zaman süratle normale dönmeye başladığını söyleyen Psikiyatri Uzmanı Ahmet Ertan Tezcan, Bir kısmı dönmeyebilir onlarda da ciddi tedaviler gerekebilir. Burada tedavide ana unsur etkilenen kişilerin baskın kişiden ayrılmasıdır diye konuştu.
Sağlıklı bireylerin de neredeyse günde ortalama 6-7 defa yalan söylediğini belirten Tezcan, Yalan söyleme hastalığına mitomani denir. Burada yalan söylemek, bir çeşit hayal kurmak gibidir. Bizim için kişinin kendi söylediği yalana ne kadar inandığı önemlidir. Bahsedilen olayda kişilerin söylenilen yalana da inanması söz konusu. Bu da ayrı bir hastalık ama bu etkilenmenin içinde bir tanı ölçütü olarak da var. Dolayısıyla baskın kişiden ayrıldığı zaman gerçekleri ve doğruları karşıdaki kişilerin anlayacağı biçimde anlatıp, sorunu halletmek gerekiyor değerlendirmesinde bulundu.
Yaşanan bu tür olaylara karşı herkesi bireysel tedbir alması gerektiği konusunda uyaran Tezcan, Bazen hepimiz bir şekilde kandırılabilir hale gelebiliriz. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Mutlaka sorgulamak ve eğitim gerekiyor. Bilmediklerimizi araştırmak, araştırdıklarımızı öğrenmek, öğrendiklerimizi de yaymak gerekiyor diye konuştu.