İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Psikoloji (İngilizce)








 Travmanın Erken Dönem Kökleri


Bireyler kendi günlük yaşam deneyimlerinin dışında travmatik bir olay yaşadığında bu olaya anlam vermekte ve doğru hareket etmekte güçlük çeker. İnsanların dünyaya bakışını negatif etkileyerek dünyanın güvenilir olmadığı, insanların kötü olduğu ve yaşadığı olumsuz deneyiminin suçlusunun kendisi olduğuna inanabilir. Özellikle yapılan pek çok araştırmaya göre duygusal, fiziksel veya cinsel istismardan oluşabilen çocukluk çağı travmaları kişileri ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde psikolojik bozukluklar geliştirmeye yatkın kılmaktadır.


Duygusal olarak bakıldığında bu kişilerin deneyimledikleri negatif duygularla başa çıkmak ve kabullenmek yerine onlardan kaçma eğilimi gösterdikleri görülmüştür. Bunun önemli bir sebebi; ebeveynleri tarafından çocukluk döneminde olumsuz duygularının küçümsenmesi, bu duygularla ilişkili olarak cezalandırılma, uzun süreli ve tekrarlayıcı bir şekilde duygusal istismarın devamı gösterilebilir.

Özellikle istismar ve ihmali içeren travmatik geçmiş yaşam deneyimleri, insanlarda depresyon ve anksiyete belirtilerini tetiklemektedir. Kişiler ne kadar uzun süre ve ne şiddette istismara maruz kalırsa o derece depresyon ve anksiyete bozukluklarına yakalanma riski artmaktadır. Bu ilişkiyi açıklayan bir teoriye göre, insanların yaşanan olumsuz olayları içselleştirerek işlevsel olmayan şemalar oluşturması ve kendisine, dünyaya ve geleceğine dair umutsuz bir bakış açısına sahip olması psikopatolojiye yol açmaktadır. Travmaya maruz kalan çocuklarda yüksek bir öfke düzeyi, sorunlarla baş etme konusunda güçlük, aile üyeleri ve akranlarıyla sorunlu ilişkiler kurma gibi sonuçlar görünür.   

Doğrudan travmaya ek olarak, kişiler ikincil travmalar da yaşayabilir. İnsanların bir travmatik olayı izleyerek kendilerini sorumlu tutmaları veya başkaları tarafından bu olay adına sorumlu tutulmaları ikincil travmaya sebep olabilir. Bu noktada insanların geçmiş yaşantıları, bireysel özellikleri, ailesel/çevresel yapı ve baş etme mekanizmaları travmayı ele alış biçimlerini etkiler. Ancak araştırmalara göre bu bağı etkileyen en önemli etken algılanan sosyal destektir. Sosyal destek sayesinde insanlar sevildiğini ve anlaşıldığını hisseder, çaresizlik ve yetersizlik hisleri azalır, işlevsel olmayan düşüncelerini realite ile değiştirir, patolojik yanıtların gelişme riskini düşürür.

ABD’de yaşamları boyunca en az bir kere travmatik bir olaya maruz kalan yetişkin oranı %90 olarak bulunmuştur. Bu yüksek oranı göz önüne aldığımızda, travmaya bağlı gelişen semptomların azaltılması adına yapılacak psikolojik müdahaleleri belirleyip değerlendirmek önem arz etmektedir. Örneğin, travma odaklı bilişsel davranışçı terapi kişilerin düşünce biçimleri, duygusal yanıtları ve işlevsel olmayan davranışlarını hedef alarak baş etme mekanizmalarını güçlendirir, gevşeme egzersizleri uygulatır, psiko-eğitim ile doğru bilgiye ulaştırır ve kişilerarası iletişimi güçlendirir. Bu noktada çocukların aileleri ile travmatik olaylar hakkında konuşabilmesi ve bunun üzerine çalışması ileri ki dönemlerde çıkabilecek olan patolojik yan etkileri azaltabilir.

Dr. Öğr. Üyesi Alişan Burak Yaşar 

KAYNAKÇA
Lenz, A. S., & Hollenbaugh, K. M. (2015). Meta-Analysis of Trauma-Focused Cognitive Behavioral Therapy for Treating PTSD and Co-occurring Depression Among Children and Adolescents. Counseling Outcome Research and Evaluation, 6(1), 18–32. doi:10.1177/2150137815573790 
Alpay, E. H., Aydın, A., & Bellur, Z. (2017). Çocukluk çağı travmalarının depresyon ve travma sonrası stres belirtileri ile ilişkisinde duygu düzenleme güçlüklerinin aracı rolü. Klinik Psikiyatri Dergisi, 20(3), 218-226.
Sungur, M. Z. (1999). İkincil travma ve sosyal destek. Klinik Psikiyatri2(2), 105-108.
Gül, A., Gül, H., Özen, N. E., & Battal, S. (2016). Çocukluk çağı travmaları zemininde depresyon anksiyete ve dissosiasyon semptomları ilişkisinin araştırılması. JMOOD6, 107-15.