Geleneksel ekonomi teorileri bize serbest ticaretin herkes için harika olduğunu söyler. "Herkes en iyi olduğu şeyi üretsin, herkes kazansın." Kulağa basit ve mantıklı geliyor, değil mi?
Ancak gerçek dünyaya baktığımızda tarife savaşları, devasa devlet sübvansiyonları ve pazar payı kapma yarışları görüyoruz. İşte bu noktada klasik teoriler yetersiz kalıyor ve sahneye Oyun Teorisi çıkıyor.
Oyun teorisi, uluslararası ticareti "tam rekabetin" olduğu bir pazar olarak değil, az sayıda güçlü oyuncunun (ülkeler veya dev şirketler) birbirlerinin hamlelerini kolladığı stratejik bir oyun alanı olarak görür.
İşte bu oyunun en bilinen iki perdesi:
Bu, ülkelerin neden bariz bir şekilde "kötü" olan korumacılık tuzağına düştüğünü mükemmel bir şekilde açıklar.
Oyun: İki büyük ülke (Diyelim ki A ve B) var.
Hamleler: Ya "Serbest Ticaret" yapacaklar ya da "Korumacı Tarife" koyacaklar.
İkilem:
Eğer B serbest ticaret yaparsa, A için en kârlı hamle tarife koyup B'nin pazarına girerken kendi pazarını korumaktır.
Eğer B tarife koyarsa, A'nın "enayi" olmamak için yapacağı en "rasyonel" hamle misilleme yapmak, yani yine tarife koymaktır.
Sonuç (Nash Dengesi): Her iki ülke de, karşı taraf ne yaparsa yapsın, bireysel olarak en mantıklı hamleyi (korumacılığı) seçer. Böylece ikisi de tarife savaşına girer ve ikisi de kaybeder. Oysa ikisi de serbest ticareti seçseydi kolektif olarak çok daha kârlı çıkacaklardı.
İşte Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kurumlar, ülkeleri bu "kötü denge" tuzağından kurtarmak ve işbirliğini zorlamak için vardır.
Bu, özellikle uçak (Airbus vs. Boeing) veya yarı iletken gibi devasa Ar-Ge maliyeti olan, yani pazarda sadece birkaç dev firmanın (oligopol) olduğu sektörleri açıklar.
Oyun: Küresel pazara sadece bir firmanın sığabileceği (veya kâr edebileceği) bir durum düşünün. İki firma var: Biri Avrupalı (Airbus), diğeri Amerikalı (Boeing).
Hamleler: Pazara "Girmek" ya da "Girmemek".
İkilem: İkisi de aynı anda girerse ikisi de batar. Sadece biri girerse devasa kâr eder.
Hükümetin Hamlesi: İşte tam burada Avrupa hükümeti oyuna dahil olur. Airbus'a milyarlarca dolarlık bir "sübvansiyon" (teşvik) verir.
Yeni Sonuç: Artık Airbus için, Boeing pazara girse bile (sübvansiyon sayesinde) bu iş kârlıdır. Boeing bunu bildiği için, Airbus'ın "ne olursa olsun pazara gireceğini" anlar ve oyundan çekilir. Sonuç? Sübvansiyon sayesinde Airbus pazarı ele geçirir.
Oyun teorisi bize, uluslararası ticaretin sadece "kim daha ucuza üretiyor" (verimlilik) meselesi olmadığını gösterir. Ticaret, aynı zamanda bir strateji, güç ve zamanlama oyunudur.