Dünya, 21 Haziran 2021 itibarıyla 3,8 milyondan fazla
[1] insanın hayatını alan ve milyonlarca insanı aşırı yoksulluğa sürükleyen COVID-19 pandemisinden çıkmaya çalışıyor. Haziran 2021 Dünya Bankası Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu'na göre, COVID-19 salgını küresel reel GSYİH'da tahmini %3,5'lik bir daralmaya yol açtı. Gelişmiş ekonomiler (AE'ler) tahminen %4,7 küçülürken, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler (EMDE'ler) reel olarak %1.7'lik bir tahmini daralma yaşadı
[2]. Yine de, dünya ekonomisine COVID-19'un yanı sıra yaklaşan bir tehdit var: iklim değişikliği.
Artan sıcaklıklar, yükselen deniz seviyeleri, ekstrem hava olayları kritik altyapıyı harap edecek, insan sağlığını olumsuz etkileyecek, üretkenliği düşürecek, tarım ve turizm gibi farklı sektörlere zarar verecek ve ticaret ve tedarik zincirlerindeki aksaklıklar yoluyla küresel ekonomiyi olumsuz etkileyecektir. Oxfam ve Swiss Re Enstitüsü'nün araştırmasına göre
[3], küresel sıcaklık artışları 2050 yılına kadar tüm ülkelerde GSYİH'yi olumsuz etkileyecek. Mevcut sıcaklık artışlarındaki gidişatın 2050'ye kadar 2°C ila 2,6°C arasında küresel ısınmaya yol açması bekleniyor. Bu senaryonun gerçekleşmesinin Küresel GSYİH'ye kaybı küresel sıcaklık artışının 2°C'den çok daha düşük düzeyde tutulmasını hedefleyen Paris Anlaşması'nın gerçekleştirilmesi durumundan %10 kadar daha yüksek olabilir. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında hiçbir önlemin alınmadığı, küresel sıcaklıklarda 3,2°C'lik bir artış beklenen ciddi durum senaryosunda küresel ekonominin kaybı %14’lere ulaşabilir. Dahası, Güneydoğu Asya Ülkeleri (ASEAN) ekonomileri çalışmaya göre en kötü darbeye maruz kalacak. Mevcut gidişata göre, ASEAN üye devletlerinin GSYİH'sindeki kayıp Paris Anlaşması ile hedeflenenin gerçekleşmesi durumundan %25 kadar daha yüksek olabilir ve bu kayıp ciddi durum senaryosunun gerçekleşmesi durumunda %33'lere ulaşabilir.
Küresel ekonomide gerçekleşmesi beklenen ve %10’lara ulaşacağı tahmin edilen kaybı önleyeceği için Paris Antlaşması ile küresel sıcaklık artışlarının 2°C’nin altında tutulması hedefi en tatmin edici sonuç olarak görülüyor. Nihayetinde verilmek istenen mesaj net: “aksiyon almamak tercih meselesi değil”.
Araştırma Görevlisi Hakan Kurt