Tembellik hakkı, kapitalist sistemin emekçi sınıfını çalışmaya mahkûm ederken burjuva sınıfını aylaklık etme konusunda nasıl özgür kıldığını sert bir dille eleştirmektedir. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Yazar, kitabın ilk bölümünde kapitalist toplumdaki çalışmanın korkunç sonuçlarına çağrıda bulunmaktadır. Lafargue’ye göre kapitalist uygarlığın egemen olduğu toplumlarda işçi sınıfına bir deliliğe tutulmuştur. Bu delilik çalışma aşkı, çalışma tutkusudur. Üstelik bu tutku; rahipler, ekonomistler ve ahlakçılar tarafından tepki verilmek yerine kutsanmaktadır. Proletarya sınıfı da kendini çalışma tutkusuyla yozlaşmaya bırakmış, bunun cezası da tüm bireysel ve toplumsal yoksullukların doğması olmuştur.
İkinci bölümde de çalışmanın tarihsel olarak nasıl kutsandığı, 18.yüzyılda kadınların, çocukların ve erkeklerin 12 ile 14 saat arasında zorunlu çalışmaya mahkûm edildiğine ve çalışma hakkının devrimci bir ilke olarak görüldüğüne değinmektedir. Lafargue, bu bölümde emekçi sınıfının kendi elleriyle bu sistemin bir parçası haline gelip, bireyleri çalışmaya mahkûm eden sisteme karşı koyamamasını sitemkâr bir dille eleştirmektedir. Lafargue’ye göre “bu yüzyıl çalışma yüzyılı değil, yoksulluğun ve çürümenin yüzyılıdır”. Kapitalist üretimin katı yürekli yasası çalışmayı emreder; “çalışmak, daha yoksul hale gelmek için daha çok çalışmak”. Yazara göre çalışma, akıllıca bir şekilde düzenlenerek günde en fazla üç saat olacak şekilde ayarlanmalıdır, “ancak bu şekilde insan bedenine yararlı bir egzersiz, toplumsal düzene yararlı bir tutku olur”. Lafargue’ye göre işçi sınıfının iyi niyetinin suiistimal edilerek çalışmanın ve yoksunluğun içine atılması; kapitalist sınıfınsa tembelliğe ve aşırı tüketime mahkûm edildiği, burjuvazinin midesini ölçüsüzce genişlemesine yol açtı. Yazar tembelliğe seslenerek sona ermeyen sefilliğe merhamet olmasını, insanın sıkıntılarının merhemi olmasını arzular.
Tüm bunlardan özetle eser, kapitalist düzenin aşırı çalışma dayatmasına bir tepki niteliği taşımaktadır. Öyledir ki bu düzen insanları daha da yoksullaştıran, köleleştiren ve mutsuzlaştıran bir düzen olmuştur. Yazarın gayesi tembelliği övmek değil, çalışma dayatmasına karşılık bir metafor niteliği taşımaktadır.