İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr
Memnuniyet ve Şikayetleriniz için   İGÜMER
 İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Ekonomi ve Finans








 Hiperenflasyon


Enflasyon, küresel çapta yankı bulmaya devam ediyor.


Amansız Covid-19 küresel salgınından ve akabinde hayatlarımızın neredeyse her alanına getirilen kısıtlamalardan nasibimizi aldık diye düşünürken tüm dünya için olmasa da birçok ülke için ufukta bir tehdit daha belirdi: enflasyon. Birçoğuna göre, Ekim ayında Harmonize Tüketici Fiyat Endeksi (HICP) Avrupa Birliği'nde (AB) yüzde 4,1 arttı. ABD'de ise Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Ekim ayında bir yıl öncesine göre yüzde 6,2 arttı. Liste bu şekilde uzadıkça uzuyor. Sonuçta fiyatlar küresel çapta artıyor. 23 ham maddenin fiyatlarını takip eden Bloomberg Emtia Spot Endeksi'ne göz atmanızda yarar var. 2011'den bu yana fiyatların en yüksek seviyeye ulaştığını göreceksiniz. Bu tam anlamıyla şu demek: Kiradan yiyeceğe, gıdadan tuvalet kağıdına ve çocuk bezine kadar her şeyin fiyatlarının artması ve enflasyon korkularının toplum geneline yayılması ve daha da kötüsü fiyatların kontrolden çıkmış bir şekilde artması yani hiperenflasyon...

Canınız sıkılmış olabilir, haklısınız. Önce enflasyonun ne olduğundan bahsedelim; sonra da hiperenflasyona odaklanalım. Enflasyon, bir ekonomide mal ve hizmet fiyatlarında genel ve sürekli bir artışı ifade eder ve paranın satın alma gücünde bir düşüş olarak kendini gösterir. Şöyle düşünebilirsiniz: Belirli bir ürünün aynı miktarını eskisinden daha fazla parayla satın alıyorsunuz. Öte yandan hiperenflasyon, aylık enflasyon oranının yüzde 50 gibi oranlara çıkma hâlini vurgular. Bu oranda, bir adet ekmek sabahları farklı bir fiyata ve öğleden sonraları daha yüksek bir fiyata mal olabilir. Korkutucu değil mi? Pek öyle değil. Bir şekilde zamanda yolculuk yapabildiğinizi ve görkemli Almanya'nın 1923'teki durumunu görmek istediğinizi hayal edin. Birinci Dünya Savaşı’ndan (1914-1918) kalma ağır bir yükle boğuşan, borç denizinde yüzen ve bir şekilde İngiltere ve Fransa gibi galip devletlere savaş tazminatı ödemek zorunda kalmış bir Almanya... Almanya çözümü daha fazla para basmakta buldu. Sihirli numara! Bu, Milton Friedman'ın çok da sıcak bakmadığı bir şey. O kadar çok para basıldı ki paranın değeri, parayı basmanın maliyetinin altına düştü. Fiyatlar tavan yaptı. Bir kafede oturduğunuzu ve bir fincan kahve sipariş ettiğinizi düşünün. Siz kahvenizi bitiremeden fiyatı iki katına çıkıyor ya da emekçisiniz ve aylık maaşınızı alır almaz fabrika kapılarına koşuyorsunuz. Kapıda bekleyen oğlunuza bir çuval un alsın diye paranızın tamamını veriyorsunuz. Nihayetinde eve bir parça ekmek götüren sizsiniz. Bir şekilde Haziran 1946'da savaşın darmaduman ettiği Macaristan'a gittiniz. Zamanlama daha mükemmel olamazdı! O zamanlar fiyatlar her 15 saatte bir iki katına çıkıyordu. Zimbabwe'nin bile görmediği tarihin en kötü hiperenflasyon vakası... 2008'de Zimbabwe'de fiyatlar her 25 saatte bir ikiye katlanıyordu. Dükkânlar günde birkaç kez fiyat etiketlerini değiştiriyorlardı. Yeterince anlattım sanırım. Yükselen fiyatların yeni normal olup olmadığı henüz belli değil. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell, fiyatlardaki yükselişin “geçici” olduğunu düşünüyor. Ancak Twitter'ın kurucusu Jack Dorsey ise “Hiperenflasyon her şeyi değiştirecek. Başladı bile." diyor. Görünen o ki önümüzdeki günlerde enflasyon ve muhtemel hiperenflasyon hakkında çok şey duyacağız.

Arş.Gör.Hakan KURT