Düşük karbon ekonomisi ya da yeşil ekonomi, doğal kaynakların korunduğu ekonominin çevre teknolojileri üzerine geliştiği bir yaklaşım olarak yeni ve rekabetçi bir büyüme modelidir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler, günümüzün koşulları gereği artık ekonomik kalkınma hedeflerini yeşil büyüme yaklaşımlarıyla şekillendirmektedir. Düşük karbona geçmenin elbette kısa vadede ilave maliyetleri olacağından, finansal istikrarın sağlanması bu bakımdan yatırımların ön şartı olmaktadır. Bu geçişi kolaylaştıran gerekli vergi düzenlemelerinin hayata geçirilmesi de önem arz etmektedir. Düşük karbon inovasyonu ülkelere birçok avantaj sağlayarak, ülke ekonomilerinin iklim değişikliği karşısındaki direncini de güçlendiren bir unsurdur.
Karbon ayak izi, belirli bir zaman dilimde gerçekleşen insan faaliyetleri neticesinde doğrudan veya dolaylı şekilde ortaya çıkan ve atmosfere yayılan sera gazlarının karbondioksit (CO
2) eşdeğeri ile hesaplanmasıdır.
Küresel Karbon Bütçesi 2019 Raporu’na göre iklim değişikliğini tetikleyen karbon salınımında dünyada 15’inci sırada olan Türkiye, 2018’de 430 milyon ton karbon salınımı gerçekleştirmiştir. Bu alanda zirvede bulunan Çin’in karbon salınım miktarı 10.1 milyar ton olarak kaydedilmiştir.
Dünyada ve Türkiye’de kişi başına düşen karbon emisyonunun yıllar itibariyle gelişimine bakıldığında; Türkiye’de kişi başına karbon salınımı 5.2 ton olarak gerçekleşirken, ABD’de 16.6 ton, Avrupa Birliği’nde 6.7 ton, Çin’de 7 ton olmuştur. 2019 yılı toplam sera gazı emisyonu 506.1 milyon ton (Mt), kişi başı toplam sera gazı emisyonu 2019 yılında 6.1 ton CO
2 eşdeğeri olarak hesaplanmıştır.
Türkiye’de ve Dünyada Kişi Başına CO2
Emisyonlarının Gelişimi (ton CO2 eşd./kişi)
Kaynak: World Bank, 29.06.2021.
2018 yılı emisyonlarında CO
2 eşdeğeri olarak en büyük payı %71,6 ile enerji kaynaklı emisyonlar almıştır. Yıllar içerisinde en fazla artışın endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı ile tarım sektörü kaynaklı olduğu dikkat çekmektedir. 2019 yılında CO
2 eşd. olarak en büyük payı %72 ile enerji kaynaklı emisyonlar alırken bunu sırasıyla %13,4 ile tarım, %11,2 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı ve %3,4 ile atık sektörü takip etmiştir.
Kaynak: TÜİK
Dr.Öğr.Üyesi Funda KARA
Ekonomi ve Finans Bölümü