İstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğrencisi Ayşe Yazıcıoğlu, Türkiye’de 300’den fazla bayisi olan, 24 ülkede mağazası bulunan ve 19 ülkeye ihracatı bulunan Zühre giyim markasını ziyaret etti. Halkla ilişkiler bölümü öğrencilerinin çalışabileceği sektörlerden biri olan giyim sektörünü daha iyi tanımak için ziyaret gerçekleştiren Yazıcıoğlu, Zühre giyim markası kurucu ortağı Erhan Yazıcıoğlu ile görüştü. Öğrencimizin gerçekleştirdiği röportaj metni aşağıdaki gibidir:
Sektöre nasıl başlama kararı aldınız?
Bir iş arıyordum ve bu sektörü buldum. Bu sektörde işe başlayarak, sonra öğrenerek, ardından atılım yaparak geldim. Bir şeyleri istemen ve çabalaman lazım. Bu doğrultuda da sektörde ilerleme kararı aldım. Ben bu işe 17 yaşlarında başladım. O zamanlar “iş bul da ne bulursan bul” gibi bir durum vardı. Biz bu işe bir yatırımcı olarak girmedik. Eminönü’nde satış yaparak, müşteri çağırarak başladık. Mağazaya gelen müşterilerle satışı öğrendik. Sonra tüm bunlar nasıl ortaya çıkıyor diyerek atölyeleri ve kumaşçıları dolaştık. Tamamen alaydan yetişme gibi geldik. Şuanda da bu sektörde devam ediyoruz. Çünkü çok fazla iş değiştirmenin başarı getirmeyeceğine inandım ve kendimi bu konuda geliştirmeye devam ettim. Artık işin detaylarına hakim olmaya başlıyorsunuz. Sonra bu işi nasıl büyütebilirim diyerek atılımlar yapmak gerek.
Kurumunuz hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
Kurumumuz 2005 yılında İstanbul Unkapanı’nda kuruldu. İki ortak olarak devam ediyoruz. Diğer ortağımız Yönetim kurulu başkanı olan Hüsnü Ekinci. Daha önce ikimiz komşuyduk ve ortak imalata başladık. İşi iyi yaptığımızı görünce Zühre markasını kurarak ortaklığımıza devam etme kararı aldık. Bu doğrultuda diğer markalarımız olan ortaklarından olduğum Tutku markası ve Hüseyin beyin ortak olduğu Takdir markası vardı. Yeni bir marka yeni bir oluşum kurarak devam ettik. Tamamen sıfırdan bir isim kurduk.
Kurum logosu ve adına nasıl karar verdiniz?
Bir kitap okuyordum o sıralarda. Bize bir isim lazımdı. Zühre diye bir mesele vardı kitapta. Hatta katre, setre vardı; Arapça’da çiçek, Türkçe’de ise yıldız demek. Her bulduğumuz isim marka adı olarak kullanılamıyordu. On tane isim gönderdik, yalnızca Zühre'nin patenti yoktu. Sonradan fark ettik ki ortağım Hüsnü ve benim adım tersten logonun içerisindeydi. Z ise bilinmeyen oluyordu.
Kurum içindeki iletişim modeliniz nasıl?
Tabi ki bir sistemi var bunun. Burada bir yönetim kurulu oluşmuş. Bir de müdür kademesi olarak “yönetici müdürler” kademesi var; pazarlama müdürü, muhasebe müdürü, kurumsal iletişim müdürü, personel müdürü. Bunların toplamı yönetim kurulunun aldığı kararları uygulayan merciler. Onlarında altlarında da merciler var. Alınan kararları bu şekilde uygulamaya koyuyoruz. Kararlarımızı ise piyasa araştırmasıyla… Mesela üretimle alınan kararlar farklı, tasarım kararları farklı, stratejiyle ilgili alınan kararlar farklıdır. Burada hangisini öğrenmek istediğinize göre değişir. Bunların hepsinin ayrı cevapları var.
Ben aslında ortak ve çalışanlarla olan iletişiminizi merak ediyorum.
Zühre de yarı kurumsal bir iletişim var. Biraz daha sıcak bir iletişim var. Bire bir çalışmalar oluyor. İnsanlar isteklerine daha çabuk ulaşabiliyor. Güzel bir çalışma ortamı var Zühre’de. Bir çalışan bize direkt ulaşabilir. Ancak direkt istekte bulunamaz. Onun üzerinde kişiler vardır. Talepleri varsa önce onlarla bize ulaşmaya çalışırlar. Eğer başaramazlarsa en son bize gelirler. Burada çalışan 100 kişi var. Bilgi paylaşımımız mail yoluyla yapılıyor. Reklamımız olduğunu veya gelecek planlarımızı, çalışanların bilmesi gerekenleri onlarla paylaşıyoruz. Şirketlerin bazı sırları vardır, bunları paylaşmayız. Ancak yenilikler ve program konusunda insan kaynakları herkesi mail yoluyla veya birebir bilgilendirir. Bölüm bölüm toplantılar yaparlar. Bazı bölümlerin bilmesi gereken işler olur, onlar için ayrı toplantılar yaparlar. İşçi haklarına firma olarak önem veriyoruz. Bu konuyla alakalı şimdiye kadar bir sorun yaşamadık.
Herhangi bir sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?
Tabii ki var. Projemizde var ancak henüz uygulamaya geçirmedik. Yetim projemiz var. Bu proje “kaç tane yetime ulaşabilirsin” konulu bir proje. Bu, bir vakıf kurup yetimlere yardım etmek amacıyla gerçekleştireceğimiz gelecek planlarımız içerisinde olan bir proje. Bunun dışında firma olarak öğrencilere burs veriyoruz.
Markanızın hedefleri neler peki?
Markalaşmaya oynamak ve dünya üzerindeki mağaza sayısını arttırmak hedeflerimiz arasında. Bunu yaparken de ürün çeşitliliğimizi arttırmak... Dünya trendlerini daha hızlı bir şekilde piyasaya sürmek şimdiki hedeflerimiz arasında. Yirmi dört ülkeden sonra bütün dünyaya nasıl ulaştırabileceğimiz ve bulunabilirliği arttırmak ilk hedeflerimiz arasında. Bunu yaparken de ihtiyacımız olan şey ürün kalitesi, reklam ve tanıtım gibi faaliyetler. Bunun dışında kitle modeli yani kime hangi fiyat aralığında hitap edeceğimiz konularında belirgin şekilde ilerlemek istiyoruz. Aslında bugüne kadar Zühre toptan satıştı. Bundan sonraki hedeflerimiz arasında mağazalaşmak ve bu modeli dünyadaki tüm yatırımcılara bir kar modelini olarak sunmak var.
Şu anda daha çok Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde varsınız.
Evet, genelde bu bölgelerde varız. Çünkü sektör icabı oralarda olmak zorundayız. Ama bu seneki hedeflerimiz arasında Rusya var. Şu anda bu kıştan itibaren çalışmalara başladık. İnşallah başarılı olacağız. İnanıyoruz buna.
Kurum içindeki krizlerle nasıl başa çıkıyorsunuz?
Öncelikle krizin köküne iniyoruz. Bu kriz niye çıktı diye soruyoruz. Krizi anlamak lazım. Sonra bununla nasıl baş edeceğinizin uygulama planını çıkarırsınız. Ondan sonra da bu uygulamayı uygularsın ve krizi çözersin. Ya da çözemezsin, kriz bir kanserse onu söküp atarsın.
Geçen yıllarda bir imaj değişikliğine yönelmişsiniz.
Bunu ilk olarak, yeni pazarlara açılmak için yaptık. İkinci olarak ise sektörün değişim ihtiyacına istinaden... Sektör değişiyor, bunu öngörmeniz gerekiyor. Çünkü değişmeyen tek şey değişimdir. Bu değişime uymak için biraz imaj değişikliği yaptık. Hem yeni pazarlara açılmak için de bu bir fırsat. Bunu daha da geliştireceğiz. Sadece tesettür kesimine değil de bütün kadınlara hitap edecek bir marka oluşturmaya çalışıyoruz şu günlerde. Bunu da birden keskin bir geçişle değil de biraz daha yavaş adımlarla gerçekleştiriyoruz. Yeni mağaza konseptlerimiz var; hem yurt içinde hem de yurt dışında. Bir kimlik altında toplanıyoruz. Sürekli değişim isteniyor. Ben sektöre başladığım 1994 yılında anneme pardösü aldım. Nasıl giyineyim demişti. Şimdiyse pardösü piyasadan kalkıyor.