Covid 19 krizi ile dünya bambaşka bir sosyoekonomik yapıya büründü. Kafeler, restoranlar, turizm tesisleri, temel olmayan üretim yapan fabrikalar gibi bir çok sektör kapanmalarla karşılaştı. Bu sektörlerin kapanışı soğuk zincir tedarik zincirini derinden ya da yüzeysel etkileyebildi. Öyle ki kafeler gibi gıda mallarına olan talebin baş aktörlerini oluşturan kurumların kapanması ile malların taşıma ve depolama planlamalarının değişimiyle karşılaşılabildi. Bu planlamaların değişimi soğuk zincir lojistiğinde faaliyet gösteren tedarik zinciri firmalarının operasyonlarını yeniden gözden geçirmesine sebep oldu. Öyle ki artık kafelere giden gıda mallar marketlere, kasaplara veya şarküterilere gitmeye başladığından burada faaliyet gösteren firmalar operasyonlarını normal olarak değiştirdiler.
Soğuk zincir lojistiği kısıtlamalardan da etkilenebildi. Örneğin gümrük kapılarındaki tıkanmalar soğutuculu araçlarla taşınan mallar için bir risk oluşturabildi. Elbette gümrük kapılarında karşılaşılan tek problem tıkanmalar değildi. Bu dönemde taşımacılık akışının sürdürülmesi adına düzenlenen yeni uygulamalar -örneğin kapılarda temassız ticaret ile taşımacılığın sürdürülmesi- soğutuculu firmaların operasyonlarını gerçekleştirirken bir risk unsuru teşkil etti. Çünkü aracı operasyonun gerektirdiği gibi soğutmasını bilmeyecek bir şoföre teslim etmek bir risk anlamına geliyordu.
Ülkelerin gıda ihtiyaçlarının karşılanması için soğuk zincir lojistiği dikkate alınması gereken göz ardı edilemez bir faaliyet alanıdır. Elbette bu dönemde edinilen tecrübeler ışığında firmalar ve düzenleyici kurumlar zincir faaliyetlerini yeniden daha düzgün ve rekabet edilebilir seviyeye çekeceklerdir. Böylece yeni dönemde gıda ticareti daha güçlü bir lojistik ile desteklenecektir.