Dijitalleşme, yalnızca iletişim biçimlerini değil, aynı zamanda emek süreçlerini de köklü biçimde dönüştürmüştür. Sosyal medya platformlarında üretilen içerikler, sadece eğlence ya da kişisel ifade biçimi değil; aynı zamanda ekonomik değeri olan, platformlara kâr sağlayan birer üretim sürecine dönüşmüştür. Bu bağlamda “dijital emek”, özellikle kullanıcıların üretime aktif olarak katıldığı platform kapitalizmi içinde kritik bir analitik araç haline gelmiştir.
YouTube, Instagram, TikTok ve Twitch gibi platformlarda içerik üreticiliği, son yıllarda bir meslek halini almış; “influencer” ya da “creator” kimliği, geleneksel medya çalışanlarının yerini almaya başlamıştır. Ancak bu yeni iş modelleri, görünürde bağımsız ve özgür gibi sunulsa da çoğunlukla esnek, güvencesiz ve sömürüye açık çalışma biçimlerini gizlemektedir. İçerik üreticilerinin algoritmalara göre şekillenen üretim pratikleri, sürekli çevrim içi olma baskısı ve beğeni/etkileşim rekabeti, dijital emeği klasik emek biçimlerinden ayıran yeni sömürü ilişkilerini ortaya koymaktadır.
Reklam odaklı gelir modelleri, kullanıcıların dikkatini metalaştırır. Platformlar, kullanıcıların üretiminden elde ettikleri verileri reklam verenlere satarak değer üretir. Bu bağlamda içerik üreticisinin emeği yalnızca ürettiği video ya da görselde değil, aynı zamanda izleyicilerin davranış verilerinin toplanmasında da rol oynamaktadır. Bu durum, “görünmeyen emek” kavramı üzerinden analiz edilebilir. Üreticilerin karşılık beklemeden yaptıkları “etkileşim yönetimi” (yorumlara cevap verme, gönderi planlama, topluluk oluşturma vb.) gibi faaliyetler, zaman ve dikkat emeği olarak platformların değeri haline gelir.
Dijital içerik üreticiliği, sıklıkla “tutku işi” olarak tanımlanır. Üreticiler, keyif aldıkları ve kendilerini ifade ettikleri için bu emeği görünür bir karşılık olmadan da sürdürürler. Ancak bu, sömürünün üzerini örten ideolojik bir perdenin parçasıdır. Bu durum, “özne olarak girişimci birey” kavramı ile açıklanabilir. Platformlar, kullanıcıları kendi başarılarının tek sorumlusu olarak konumlandırırken, sistemsel eşitsizlikleri görünmez kılar.
Dijital içerik üreticiliği, reklamcılık alanında da yeni bir emek formunu gündeme getirir. Reklam kampanyalarının içerik üreticileri aracılığıyla yürütülmesi hem reklamın doğasını hem de reklamcı kimliğini dönüştürmektedir. Bu nedenle dijital emek, yalnızca medya çalışmaları değil, aynı zamanda reklamcılık disiplini açısından da analiz edilmesi gereken bir olgudur. İçerik üreticiliği üzerinden şekillenen yeni reklam pratikleri, eleştirel kuram bağlamında sorgulanmalıdır: Hangi emek türü görünür, hangisi görünmez kılınır? Kimin emeği karşılık bulur, kimin emeği sömürülür?