Hocam bize kendinizi tanıtır mısınız?
1976 yılında Polis kolejinde eğitim almaya başladım. 3 senelik eğitimden sonra Polis Akademisi’ne devam ettim. 1983 yılında Polis Akademisi’nden mezun oldum ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde göreve başladım. Göreve başladığım 1983 yılında aynı zamanda eğitim hayatımı devam ettirmek istedim ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans eğitimine başladım. Bir yandan görevimi icra ederken bir yandan da yüksek lisans eğitimine devam ettim. 1985 yılında yüksek lisans eğitimimi tamamlayıp, aynı fakültede doktora eğitimine başladım. Doktora çalışmam, görevimle ilgili oldu. Özellikle o dönemlerde ceza muhakemesinde düzenlemeler yapılmamıştı. Bende özellikle doktora çalışmamda insan hakları alanına yöneldim. Doktora tezimin başlığını “Kişi Güvenliği ve Kolluk” olarak seçtim. Bu kapsamda İnsan Hakları Komisyonunun kararlarını inceledim. Özellikle bizim iç hukukumuza yansımayan normların orda olduğunu tespit ettim. Türkiye’de bu konuda çalışmalar yoktu. Sanık hakları, sanık ve müdafi arası ilişkiler gibi konular yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı. O dönemde ceza muhakemesi kanunu yapılıyordu. Emniyet Müdürlüğü’ne kanun hakkında görüşleri soruldu. Bende doktorada bu alanda çalıştığım için yeni muhakeme kanunun yapım sürecinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü adına görüşleri hazırladım. Sonradan hazırladığım görüşlerin mevzuatlarda yapılan düzenlemeler ile hukuki metinlerde yer aldığını gördüm. Benim doktora tezim sonucunda ulaştığım bazı bulgulara dönük düzenlemelerin yapıldığını da memnuniyetle gördüm.
Bu arada teşkilatta çalışmalarıma devam ettim. Özellikle teşkilat mensuplarının eğitimi konusunda çalışmalarım oldu. Güvenlik ve hukuki bilgiler açısından teşkilat mensuplarına verilecek oryantasyon eğitimlerini düzenledim. 1998 yılına kadar bu süreç devam etti. Bu süreler arasında Malatya ve Kocaeli’nde görev yaptım. Güvenlik ve koruma şubeleri gibi farklı şubelerde çalıştım. 1998’de İstanbul Etiler Polis Meslek Yüksekokulu’nda bu defa müdür yardımcısı olarak geldim. Aslında eğitimcilik hayatına başlangıcım bu şekilde oldu. 1999’da yine Kilyos’ta Sadullah Mermerci Polis Meslek Yüksekokulu’na geçtim. Ondan sonra da daha önceden tanıdığım Prof. Dr. Feridun Yenisey hocamızla ceza muhakemesi hukuku ve insan hakları üzerine çalışmalarıma devam ettim. Bir müddet sonra da Bahçeşehir Üniversitesi’nde Prof. Dr. Feridun Yenisey ile beraber Global Hukuk Enstitüsünde çalışmaya başladık. Enstitünün başında rahmetli Prof. Dr. Sulhi Dönmezer vardı. Feridun hocamız ve Sulhi hocamız ayrılmaz ikiliydiler. Tüm eğitimleri onlardan aldık. Sonra seminerler ile eğitimleri pekiştirdik. Daha sonra Feridun Yenisey hocamızdan teklif geldi ve seminerlere eğitmen olarak katılmaya başladım. Bu arada da polis meslek yüksek okullarında, polislere yönelik hizmet içi eğitimlerde de görevime devam ettim, eğitim verdim. Bu arada terfiler de geldi. 1.Sınıf Emniyet müdürü oldum ki 1. Sınıf Emniyet Müdürü en üst kademedir polis teşkilatında. 1. Sınıf Emniyet Müdürü olunca teftiş kurulunda çalışmaya başladım. 2006 yılında Afyon Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü olarak tayinim çıktı. Farklı ile tayinim çıksa da alışkanlıklar devam etti. Afyon Baro Başkanlığı ile ortak ulusal seminerler düzenledik. Polis Akademisi, Bahçeşehir Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi ile koordineli olarak bu çalışmaları yürüttük.
Özellikle yeni ceza muhakemesi kanunu o dönemde gündemdeydi. Ceza muhakemesi kanunu üzerine bir takım çalışmalar yaptık. Bu seminerlerin özelliği, Afyon Polis Meslek Yüksekokulu’nda ilk defa bu tarz bir seminerin düzenlenmesiydi. Seminere bölgedeki tüm avukatlar ve baro başkanları katılım sağladı. Afyon’dan sonra Etiler Polis Meslek Yüksekokulu’na tayinim çıktı. 3 yıldan fazla Etiler Polis Meslek Yüksekokulu’nun müdürlüğünü yaptım. Bu arada da Kültür Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulunda da ders vermeye başladım. Özellikle kolluk uygulamaları üzerine dersler verdim. Kendim hazırladığım program doğrultusunda derslerimi 5 yıl yürüttüm. Geçen sene İstanbul Gelişim Üniversite’sinde göreve başlamak için oradan ayrıldım.
Hocam İstanbul Gelişim Üniversite’si sizin için ne ifade ediyor?
Burada çalışmaya başladığım için çok mutluyum. 1 sene geçti görevime başlayalı. Okulu çok seviyorum, öğrencilerimi, çalışma arkadaşlarımı, tüm öğretim üyelerimizi çok seviyorum. Başkanımız, rektörümüz okulu çok iyi yerlere getirdi. AQAS çalışmaları ile diğer üniversitelerin yapmaya cesaret edemediklerini yaptık. Okulumuz çok daha iyi yerlere gidecek, bunun için bizlerde elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz, nitekim gösteriyoruz. Okulumuzda çok önemli ve geniş katılımlı uluslararası seminerler düzenleniyor. Okulumuz sadece Türkiye’de değil, dünyada tanınır hale geliyor. Üniversitemiz büyüme devam edecek ve daha da güzel yerlere gelecektir.
Hocam sizin uzmanlık alanınız polis teşkilatı kökenli olmanızdan dolayı insan hakları ve güvenlik. Günümüzde bu alanlarda tartışmalar sürüyor. Dünyada özellikle güvenlik ve insan hakları dengesinin, güvenlik lehine doğru kaydığı endişesi var? Bu konuda görüşleriniz neler?
Güvenlik ve insan hakları dengesi çok hassas davranmayı gerektiren bir denge. Dediğiniz gibi dünyada bu yöne doğru dönen bir trend var. Bunun başlangıcı 11 Eylül oldu. 11 Eylül’den sonra Amerika’da Vatanseverlik Kanunu çıkarıldı. Bu kanunun AB’de ve pek çok başka ülkede yansımaları oldu. Onlarda güvenlik endişesiyle bu tarz düzenlemelere gittiler. Şunu memnuniyet ile ifade etmek isterim ki Türkiye bu yöne evrilmedi. 2001 yılında bu devletlerde bu tarz kanunlar çıktığında ben acaba bizim ülkemizde de bu tarz düzenlemeler olur mu diye düşündüm. Tam tersi Türkiye 2001 yılında Anayasa’da ve pek çok farklı mevzuatta insan hakları lehine düzenlemeler yaptı. Terör eylemlerinden sonra da bu düzenlemeleri korudu. İnsan hakları lehinde, güvenlik toplumu aleyhinde düzenlemelerdi bunlar. Memnuniyetle gördüm ki özgürlük içerisinde güvenlik sağlanmaya çalışıldı. Olağanüstü hal durumlarında bile uygulamalarda insan haklarına saygı korundu.
Tabi bu tarz düzenlemelerin devam etmesi gerek. İnsan hakları ve güvenlik alanları sürekli çağa ayak uydurmak zorunda. Türkiye cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçti. Bu sadece başta hükümet sistemini değil, mevzuatların pek çoğunun da elden geçirilmesi ihtiyacını doğurdu. Yeni dönemde etkin pişmanlık konusunun geliştirileceğini umuyorum. Tanık koruma programı keza öyle. Bunların geliştirilmesi gerekiyor. Cezaevleri ıslahı da önemli, bu benim hep düşüncemde olan bir konu. Cezaevlerine giren kişi, gerek terör örgütü üyesi olsun, gerek çıkar amaçlı suç örgütü olsun, cezaevine girdiğinde suça yönelik daha farklı yöntemler öğreniyor. Dolayısıyla cezaevlerinde ıslaha yönelik tedbirlerin alınması gerekiyor. Özellikle bu kişilerin hayata kazandırılması lazım. Toplumsal güvenlik için bu çok gerekli. Zaten hali hazırda buna yönelik kanunlarımızda, eski hükümlülere yönelik bazı normlar var. Bunların gözden geçirilmesi, hükümlülere yönelik rehabilite programlarının oluşturulması, onlara eğitim verilmesi gerekiyor. Tabi bunun dışında önleyici tedbirlerinde alınması lazım. Eğitimcilerin, uzmanların bir araya gelerek önleyici tedbirlere ilişkin çalışmalar yapması gerekiyor. Cezasını çeken kişinin işlediği suçlarla ilişkisinin kesilmesi lazım. Bunun için eğitime çok büyük ihtiyaç var.
Gençlerle ilgili özel tedbirler de gerekiyor. Üniversite ve lise gençlerine yönelik önleyici tedbirlerin alınması gerekiyor. Bunun için milli eğitim politikalarının geliştirilmesi gerekiyor. Polis kökenli olduğum için sıklıkla bu tarz durumlarla karşılaştım. Uyuşturucu, suç örgütleri gibi konulara karşı gençlerin bilinçlendirilmesi, onlara yönelik eğitimlerin düzenlenmesi gerekiyor. Her türlü suç ile ilgili bilgilendirme yapılması gerek. Aile içi şiddetten, istismar suçlarına kadar, hepsini kastediyorum. Suçlara bulaşmamaları, suçları gördükleri zaman bunu ilgili makamlara bildirmeleri gerekiyor. Bunun için eğitime ihtiyaç var. Eğitim önleyici bir tedbir, bireylerin suça yönelmesini engelleme noktasında çok önemli. Ailelerinden uzakta okuyan öğrencilere mutlaka sahip çıkılması gerek. Sahip çıkılmadığı zaman malum kişiler, örgütler onlara yöneliyorlar. Bunları yakın zamanımızda da gördük. Bu sebeple eğitim politikası çok önemli. Devlet tarafından önlemlerin alınması şart, yurt imkanları sağlanmalı, maddi durumu iyi olmayan öğrencilere maddi destek sağlanmalı.
Ayrıca istihbarat faaliyetlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Olaylar gerçekleşmeden önce önleme noktasında çok stratejik bir öneme sahip bu tarz teşkilatlar. Türkiye bu açıdan iyi durumda. Yapılması gereken istihbarat birimleri arasında koordinasyonun sağlanması. İstihbarat teşkilatları arasında, istihbarat ile kolluk arasında koordinasyona dönük ciddi anlamda yeni düzenlemelerin yapılması gerek. Bunlarında alandan gelen uzmanlarla beraber yapılması gerek.
Özellikle yurttaşlık ve vatandaşlık bilinci eğitimle geliştirilmesi gerek. Hem okuyan gençler arasında, aynı zamanda da vatandaşlara da bu bilinç kazandırılmalıdır. Eğitim bu konuda da oldukça önemli bir rol üstlenebilir. Eğitim ama eğitimden kastettiğim şey sadece okulda verilen örgün eğitim değil. Dışarıda da bu eğitimler verilebilir. Aile çocuğuna bu bilinci kazandırabilir, Milli Eğitim Bakanlığı bir çok kurs ve seminer ile bu eğitim faaliyetlerini düzenleyebilir. Bir diğer husus radyo ve televizyon yayınları. Yayınların ciddi bir şekilde denetim altına alınması lazım. Burada ben sansürü kastetmiyorum. Sansür olarak değil ama yapılan yayınların özendirici olmaması gerekiyor. Polis teşkilatından gelen biri olarak yayınlarda, terör örgütlerinin, organize suç örgütlerinin veya diğer suçlara yönelik özendiriciliğin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Televizyonu açtığımda çete, mafya, silahlı bir örgütün çeşitli suçlar işlediğini, organize suç örgütlerinin faaliyetlerini görmek istemiyorum. Daha doğrusu çocukların bunları görmesini istemiyorum. Özellikle bu tip dizilerin daha dikkatli olması, özendirici yayınlar yapmamaları gerekiyor. Bu tarz yayınların yapılması fikir veya düşünce özgürlüğü değil çünkü, bu tamamen suça yönlendirmek. Bu sokağa, suça yansıyor, özendiriyor. Diğer ülkelerden yapılan yayınlar var, bunlar içinde aynısı geçerli. Ona karşı da tedbirler gerekiyor. Ama teknoloji çağında bu tabi ki zor.
Yine sınır güvenliği bizim için çok önemli. Sınırlarımızda tedbirler alınıyor, alınmaya devam ediyor ama yeni tedbirlere ihtiyaç var. Elektronik tedbirlere ihtiyaç var. Bunların düzenlenmesi gerek. Sınır kapılarında diğer devletlerin yaptığı gibi, bizimde bir takım önlemler almamız, düzenlemeler yapmamız lazım. Bazı devletler ülkelerine giren insanların parmak izini, pasaportunun fotokopisini alıyor. Bizde de bunların olması gerek. Özellikle ülkemiz pek çok sığınmacıyı kabul ettiği için, bu tarz önlemlerin alınması şart. Ülke güvenliğine yönelik mevzuatlarda da düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyorum. Dünya trendi güvenliğe doğru gidiyor. İnsan hakları korunarak bizimde güvenlik politikalarımızı gözden geçirmemiz şart. Avrupa’da birliğe adım attığınız andan itibaren plaka tanıma sistemleri, yüz tanıma sistemleri güvenliği sağlıyor ve arşivlik bilgi topluyor. Bu uygulamalar devam ediyor Avrupa’da. Bizde de buna benzer ülke güvenliğine yönelik tedbirler alınmalı. Bir diğer husus da ülkemizde suç işleyip diğer devletlerde bulunan kendi vatandaşlarımız konusunda çalışma yapılmalı. Suçluların iadesi konusunda diğer devletlerle koordineli olmalıyız. Antlaşma yapmadığımız devletlerle antlaşmalar yapmalı, antlaşmamız olan devletler ile antlaşmaları pekiştirmeliyiz. Eksik ve aksak bazı durumlar söz konusuysa, ikili ilişkilerle bunların aşılması gerek. Bilgi alışverişi her zaman önemlidir. Teşkilatlar arasında bilgi paylaşımı daha da önemli. Yine bizde kimlik bildirme kanunu var. Son dönemde onunla ilgili bir takım düzenlemeler yapıldı ama uygulamalar açısından yeniden gözden geçirilmesinde yarar var.
Hocam Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölüm başkan yardımcısısınız. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü mezuniyette öğrencilere ne gibi avantajlar sağlıyor? Bölüm mezunları hangi alanlarda istihdam edilebilir?
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü çok işlevsel ve çok yönlü bir bölüm. Bölüm mezunları kamu kurum ve kuruluşlarında, özellikle bürokrasinin her kademesinde istihdam edilebilirler. Kaymakam, İdari Hakim, Müfettişlik gibi üst düzey görevlere gelebilirler. İçişleri Bakanlığı’nın uzman kadrolarında, diğer bakanlıkların uzman kadrolarında, göç idaresinde, idari işlerde, üniversitelerin idari yapılarında veya eğitim kademelerinde kendilerine rahatlıkla yer bulabilir mezunlarımız. Ayrıca çeşitli kurslar alarak kolluk birimlerinde görev alabilirler. Kamu veya özel bankalarda müfettişlik, uzmanlık gibi kademelerde çalışarak, üst düzey yöneticiliğe yükselebilirler. Özel sektörde de istihdam olanakları çok fazla. Bölüm mezunlarımız buralarda da rahatlıkla görev alabilirler. Belediyeler veya daha geniş söylersek, mahalli idarelerde de çeşitli pozisyonlarda istihdam edilebilirler. Bölümümüz bu anlamda önü en açık bölümlerden biri.
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okuyanlara neler tavsiye edersiniz. Bahsettiğiniz görevlere gelebilmeleri için neler yapmaları gerek?
Bir kere yabancı dil konusu oldukça önemli. Bugün artık yabancı dil olmazsa olmaz. Yabancı dillerinin akıcı hale gelmesi gerek. Ayrıca devlet kademelerinde görev almak istiyorlarsa KPSS’ye girmeleri gerek. Sınavda iyi puan almaları için, daha okurken derslerine özen göstermeleri gerekiyor. Zaten KPSS’de karşılarına gelecek olan sorular bölümde öğretiliyor. Bu anlamda bölümde okuyanların, derslere özen göstermesi gerek. Tabi bir diğer husus iş ve alım ilanlarını takip etmeleri, gözden kaçırmamaları gerek. Bu sınavlar dönem dönem açılan sınavlar olduğu için başvuruları takip etmeliler. Son olarak da artık yüksek lisans da olmazsa olmazlar arasına girdi. Kişinin kendi alanında bir nebze daha uzmanlaşmasına ihtiyaç duyuluyor. Biz de Gelişim Üniversitesi olarak öğrencilerimize yüksek lisans konusunda elimizden gelen yardımı sağlamaya çalışıyoruz.