İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik








 Bitki Fabrikaları


Başlangıçta hayatta kalmak adına gerçekleştirdiğimiz tüm üretim ve tüketim faaliyetlerimiz artık akıl almaz boyutlara ulaştı ve bu durum sadece bizleri değil aynı zamanda dünyamızı ve bizimle birlikte bu gezegeni paylaşan neredeyse tüm canlıları etkilemeye başladı.


Geldiğimiz noktada hem insanlık hem de dünyamız için bazı tehditlerin gözle görülür hale gelmesi artık bazı şeyleri eskisi gibi yapmamamız gerektiğini bizlere göstermektedir. Örneğin, beslenmek adına gerçekleştirdiğimiz tarımsal üretim faaliyetleri artık dünyamız için kontrol edilemez sonuçlar oluşturmaya başlamıştır. Aynı zamanda farklı sebeplerden dolayı tarımsal üretimimiz de risk altına girmiştir.

Yakın zamanda yayınlanan yeni bir Birleşmiş Milletler raporuna göre, 7,8 milyar olan mevcut dünya nüfusunun her yıl yaklaşık 83 milyon daha artması beklenmektedir. Bu da daha fazla insan için daha fazla gıdanın üretilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. 2050 yılına kadar muhtemelen %50 ila %70 daha fazla yiyeceğe ihtiyacımız olacağı tahmin edilmektedir. Artan dünya nüfusunun yanı sıra iklim değişikliği de tarımsal üretim ve dünyamız için diğer bir sorundur. Ayrıca kuraklık ve sel gibi hava koşullarından kaynaklı durumlar da tarımsal üretime yıkıcı etkiler getirmektedir. Bunlarla birlikte toprak, su ve havanın kirlenmiş olması artan gıda talebini karşılamak için büyük bir tehdit haline gelmiştir. İklim değişikliği tatlı su kaynaklarını giderek azaltırken, geleneksel tarım yöntemlerinin daha fazla su tüketmesi ve yeraltı su kaynaklarımızın bu sebeple tükenmesi de bizi bekleyen risklerdendir. Ayrıca kırdan kente göçün etkileri ve kötü tarım uygulamaları, verimli ve sağlıklı tarım alanlarını hızla azaltmaktadır. Kırdan kente hızlı göç ve yeni nesillerin tarımla uğraşma konusundaki isteksizliği gıda üretiminin azalmasına neden olmaktadır. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında insanlığı geleneksel tarımla besleyemeyeceğimiz ve gezegenimizi de bu şartlar altında kirletmeden koruyamayacağımız açıkça görülmektedir.

Bu aşamaya nasıl geldiğimizi görmek için aslında gıda üretimi faaliyetlerinin geçmişine biraz göz atmamız gerekmektedir. Yaklaşık 10.000 yıl önce, Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde buğday ekimi ile geleneksel tarım başlamıştır. Sanayi Devrimi, ilkel tarım yöntemlerinde modernleşmeyi getirmiş böylelikle tarımın ikinci aşaması olan endüstriyel tarıma geçilmiştir. Ancak, II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya nüfusundaki büyük artışla birlikte, artan gıda ihtiyacını karşılamak için ekilebilir araziler kontrolsüz bir şekilde işlenmiş ve kimyasal gübre ve pestisit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan maddeler) kullanımında inanılmaz bir artış olmuştur. Bu sebeple tarımın üçüncü aşaması olan kontrollü tarım, 20. yüzyılın ikinci yarısında sera yetiştiriciliğinin geliştirilmesinden sonra başlamıştır. Böylece daha uzun mevsimlerde ve daha küçük alanlarda daha çeşitli mahsuller üretilmeye başlanmıştır. Ancak tüm bu süreçlerle birlikte toprak, su ve hava da kirlenmiş ve artan dünya nüfusu gıda talebini karşılamak için büyük bir tehdit haline gelmiştir.

İşte bu noktada hem insanlık hem de sürdürülebilir dünya hayatı için geleneksel tarımdan farklı olan, yüksek kaliteli ürünler elde etmek için minimum su kullanımıyla çevre dostu ve sürdürülebilir bitkiler üretilmesini amaçlayan tarımın dördüncü aşamasına yani “Tarım 4.0” olarak adlandırabileceğimiz aşamaya geçmemiz artık mecburi olmuştur. Son yıllarda yapay ışıklandırmalı kapalı bitki üretim tesisleri diğer adıyla “Bitki Fabrikaları” özellikle yaprak sebzeleri ve çeşitli tohumluk fide üretimleri için dünyada hızla yaygınlaşan sistemler haline gelmiştir. Bitki fabrikaları mekân içerisinde üretime elverişli bitkilerin yapay ışıklandırmayla seri ve hızlı şekilde üreten sistemlerdir. Bitki fabrikalarının açık alanda yapılan üretime veya sera üretimine karşı en önemli farklarından biri de akla gelebilecek her yerde inşa edilebilmeleridir.

Bitki fabrikaları aslında birçok nedenden dolayı tüm insanlığın desteklemesi gereken yenilikler arasındadır. Örneğin, bitki fabrikaları ışık, sıcaklık, nem, karbondioksit konsantrasyonu gibi kontrollü yetiştirme koşulları altında, kapalı alanlarda işletilmektedirler. Yetiştiriciler, optimum bitki büyümesi için bu koşulları tüm bitki fabrikalarında yeniden düzenleyebilmektedir. Bitki fabrikalarındaki ideal koşullar, bitkilerin tüm yıl boyunca aynı şartlar altında gelişebilmesine olanak tanırken kuraklık, sel, rüzgâr vb. yıkıcı etkilerden kurtulmayı da sağlarlar. Bitki fabrikaları ayrıca kentsel alanlarda yerel gıda üretimi yapılabilmesine sağlayarak taze ürünlerin hızlı teslimatını da kolaylaştırmaktadırlar.

Üretim kısmı incelendiğinde ise yine birçok yenilik ve fayda göze çarpmaktadır. Örneğin, diğer tarımsal yöntemlerden farklı olarak bitkilerin köklerinin besin çözeltisine daldırılarak yetiştirilmesi su kaybı yaşanmasını engellemekte ve bu durum, bitkinin ihtiyaç duyduğu besinleri çok az çabayla almasına izin vermektedir. Bu süreçte köklerin harcadığı enerji, büyümeye harcanmakta ve bitkiler toprakta yetiştiklerinden çok daha hızlı yetişmektedir. Bu nedenle, bitki fabrikalarında hasat, geleneksel tarıma göre çok daha sık yapılmaktadır (örneğin, geleneksel tarımda senede 3-6 defa hasat alınan bir sebzede yapay ışıklandırmalı sistemde 20’ye kadar hasat alınabilmektedir). Ve hasat edilen bitkilerin neredeyse tamamı el değmeden paketlenebilmektedir. Ayrıca geleneksel tarım kullanılarak açık havada yetiştirilen sebzelerin çoğuna pestisit püskürtülmektedir. Bitki fabrikaları hiçbir böceğin giremeyeceği kapalı bir ortamda bitki yetiştirdikleri için ne organik ne de kimyasal herhangi bir pestisit kullanılmamaktadır. Bir başka önemli nokta ise bitki fabrikalarının sağladığı kontrollü ortam sayesinde yetiştiricilerin, herhangi bir bölgenin iklimine uygun olmayan bitki türlerini bile yetiştirebilme imkanları vardır. Ayrıca tarım ürünlerinin kontrollü koşullarda üretilmesi, her türlü sebzenin istenilen zamanda piyasaya arz edilmesini sağlamakta ve maliyetler her zaman kontrol altında tutulabilmektedir.

İşte tüm bu sebeplerden dolayı “Bitki fabrikaları” belki de hem insanlığın hem de dünyamızın geleceğini kurtarmak adına en önemli teknolojilerin başında gelmektedir. Bu yüzden geleneksel tarım faaliyetlerimizin yerini bu çevre dostu sistemlere bırakmak hem bizler hem de dünyamız için daha akılcı olacaktır. Geleceği sağlıklı bir şekilde inşa etmek ve gezegenimizi de kirletmeden korumak için belki de atacağımız en önemli adım “Bitki fabrikaları” gibi sürdürülebilir teknolojiler geliştirmektir.
 
Kaynakça:
Yamori, W., Zhang, G., Takagaki, M., & Maruo, T. (2014). Feasibility Study Of Rice Growth in Plant Factories. Rice Research: Open Access.
Yücesan, B., & Olutaş, M. (2019). Bitki Fabrikalarının Dünü, Bugünü ve Yarını. Uluslararası Anadolu Ziraat Mühendisliği Bilimleri Dergisi, 1(5), 1-3.
https://www.vegetory.com.my/single-post/why-do-we-need-plant-factories
https://www.farminova.com/en
 
 
 
Çağlar Karakurt
Araştırma Görevlisi 
İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi 
Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü