İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi - iisbf@gelisim.edu.tr

Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik








 Türkiye Yeşil Enerji Dönüşümünün Neresinde?


Bilindiği gibi, yaşamın her alanında önemli bir yer tutan enerji, ülkelerin hem sosyal hem de ekonomik kalkınma süreçlerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle sanayi devrimiyle beraber artan kitlesel üretim beraberinde enerjiye olan ihtiyacı da artırmıştır. 1970’li yıllarda ihtiyaç duyulan enerjinin yaklaşık %87’si fosil kökenli enerji kaynaklarından karşılanırken bu oranın günümüzde yaklaşık %80’lere olduğu ifade ediliyor. Yakın gelecekte ise bu oranın daha da düşeceği tahmin ediliyor.


Bu düşüşün hem çevresel hem de eko- politik sebepleri var. Fosil yakıtların yeryüzüne homojen şekilde dağılmamalarından kaynaklı siyasi ve politik çatışmalar, ülkeleri alternatif kaynaklara yönlendiriyor. Bu durum, fosil enerji kullanımındaki düşüşün eko-politik sebebini oluşturuyor. Diğer taraftan, fosil yakıtların kullanımı ve üretimi esnasında atmosfere salınan zararlı gazların yerküreyi tehdit etmesiyle ortaya çıkan küresel ısınma kavramı. Bu ise söz konusu enerji kaynaklarındaki düşüşün çevresel sebebini ifade ediyor.

Fosil yakıtların bahsedilen olumsuz etkileri yıllardır tartışılmakla beraber, bu konuda ciddi adımların atılması ancak yakın yıllarda gerçekleşmektedir. Günümüzde dünya temiz enerjiye geçişin tam ortasında bulunmaktadır. Bir yandan tüketiciler temiz enerji talep etmekte, diğer yandan üreticiler ise temiz enerjiyi üretmekte istekli bir durumdadır. Üretici ve tüketici arasındaki dengenin sağlanmasında önemli bir faktör olan devlet ise, dünyanın pek çok ülkesinde, bu alana çeşitli destek ve teşvikler sunarak yeşil enerji dönüşümünü desteklemektedir.

Bugün dünyadaki pek çok ülke, enerji ve ekonomi politikalarını belirlerken alternatif kaynakların artırılmasına öncelik vermekte ve bu alanı geliştirmeye yönelik planlar oluşturmaktadır. Yeşil dönüşümün en çok desteklendiği ülkelerden birini Çin oluşturmaktadır. Çin, 2000’li yılların başından itibaren enerji politikalarında sistematik biçimde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik stratejilerini hem hukuki hem de politik olarak belirleme konusunda önemli adımlar atmıştır. Bu politikalar neticesinde bugün Çin başta rüzgar ve güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerjide dünyanın en fazla artış kaydeden ülkesi olmuştur.

Ülkenin enerji politikaları, yenilenebilir enerji kaynakları ile desteklenen çevresel sürdürülebilirlik olmadan uzun vadeli bir ekonomik büyümenin, toplumsal refah ve yaşam kalitesinin artırılmasının imkânsız olduğunu destekler niteliktedir. Diğer taraftan Yeşil enerji dönüşümünü destekleyen ülkelerden birini de Brezilya oluşturmaktadır. İklim değişikliği ile mücadele ve yeşil enerji dönüşümü çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla ülkede yenilenebilir enerji kullanımına yönelik ‘Yeşil Protokol’ oluşturma önerisi, Sürdürülebilir Kalkınma için Çalışma Konseyi’nin oluşturulması ve Ulusal Çevre Fonu gibi yasal girişimler uygulanmaya başlanmıştır.

Brezilya fosil yakıtlara iyi bir alternatif olan biyoyakıtların da en yoğun kullanıldığı ülkelerden birisidir. Ülkede satışta olan benzinin içine %25 oranında bir biyoyakıt türevi olan etanol katkısı bulunmaktadır. Ülkede etanol sanayisi devlet planlaması ve desteğiyle oluşturulmuştur. Bu çerçevede hükümetçe belirlenen benzindeki etanol oranı sayesinde, etanol sektörü garanti altına alınarak korunmaktadır.

Günümüzde doğalgaz ithalatında Rusya’nın en büyük müşterisi konumunda olan AB ise yeşil enerji dönüşümünü desteklemek adına attığı adımlar neticesinde, yenilenebilir enerji üretimine hız vermekte ve yenilenebilir enerji üretimi konusunda ilk sıralarda yer almaktadır. Bu durum bölgede hem dışa bağımlılığı azaltacak hem de temiz enerjinin bölgeye yayılmasına neden olacaktır. AB’de 2024 yılından itibaren yenilenebilir enerjinin %18’lik bir payla kömürün yerini alması hedeflenmektedir. Buna ek olarak elektrik tüketiminde 2035 yılına kadar %7 oranında bir artış beklenmekte ve bu artışın karşılanmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artacağı öngörülmektedir.

Peki Türkiye yeşil enerji dönüşümünün neresinde? Türkiye jeolojik yapısına bakıldığında enerji üretimi açısından oldukça çeşitli enerji yelpazesine sahiptir. Fakat enerji üretiminde büyük oranda dışa bağımlı bir ekonomiyi temsil etmektedir. Alternatif enerji kaynakları açısından değerlendirildiğinde ise, en çok hidroelektrik kullanılmakta, güneş ve rüzgar enerjisi bunun gerisinde kalmaktadır.

Türkiye, enerji dönüşümü açısından son yıllarda pek çok politika uygulamaktadır. Bu uygulamalara ilk örnek, 2001 yılında 4628 sayılı ‘Elektrik Piyasası Kanunu’ olarak verilmektedir. Bu kanun çerçevesinde, gücü 500 kilovat olan yenilenebilir enerji kaynaklı üretim tesislerine lisans alma muafiyeti getirilmiştir. Ayrıca bunun yanı sıra yatırım ekipmanı satın almada KDV muafiyeti, yatırım ekipmanı ithalatında gümrük vergisinden muafiyet, gelir vergisi stopaj muafiyeti gibi destekler sağlanmaktadır. Türkiye enerji dönüşümünü gerçekleştirmekte biraz geç kalmakla beraber, söz konusu dönüşüme yetişme yolunda hızlı adımlar atmaktadır.


Dr. Öğr. Üyesi Başak ÖZARSLAN DOĞAN