Özet
Teknolojik determinizm, teknolojinin toplumun dönüşümünün temel başlatıcısı olduğu inancıdır. Bu teorinin ortaya çıkışı genellikle teknoloji ve toplum arasındaki nedensel bağı formüle eden Amerikalı sosyolog Thorstein Veblen'e atfedilir. Teknolojik determinizmin destekçilerine göre, herhangi bir sosyal değişiklik teknoloji, teknolojik gelişme, iletişim teknolojisi ve medya tarafından kontrol edilmektedir. Modern bilgi toplumu; yeniliklerin, yeni teknolojilerin ve bunların sosyal ve politik uygulamalarının gelişmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. 20. yüzyılın başlarında bu yaklaşımın kurulmasından bu yana, iki farklı kola ayrıldı: radikal ve ılımlı (sert-yumuşak) teknolojik determinizm. Radikal versiyonuna göre; teknoloji toplumu değiştirmek için bir ön koşulu temsil ediyor. İkinci yaklaşım, teknolojiyi yalnızca bir değişim anlamına gelebilecek veya gelmeyebilecek temel bir faktör olarak görüyor. Bugün, İnternetin ve yeni medyanın doğasının toplumun yapısını temelden değiştirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bilgisayarların, ağların ve İnternetin genişlemesi, yalnızca insan iletişiminin birçok yönünü değil, aynı zamanda tüm toplumun yaşamını kökten değiştirdi. Yeni medyanın artan popülaritesi, toplumumuzun ve bireylerin doğasını ve davranış biçimini - alışveriş yapma, personel işe alma, vergi ödeme, kütüphaneyi kullanma, akademik dereceler kazanma ve kendimizi eğitme şeklimizi – değiştirdi. Felsefi bir analiz yoluyla metin, çağdaş teknolojik determinizmin doğasını, yeni medyanın özelliklerini ve eğitim sürecinde bilgi ve bilginin üretilmesini ve dağıtımını etkilemek için yeni medyanın kullandığı yöntemi irdeler.
Anahtar kelimeler: eğitim, teknolojik determinizm, eğitim süreci, sosyal değişme, yeni teknolojiler
I. TEKNOLOJİK DETERMİNİZM
Teknolojik determinizm olarak adlandırılan kavram, eğitim teknolojisinin kullanımının hem kullanıcı hem de çevresi tarafından, aynı zamanda her şeyden önce teknolojinin kendisinden etkilendiği tezini destekleyen yaklaşımı ifade eder. Bu, teknolojilerin öğrenme sürecine tarafsız olmadığı anlamına gelir. Bilgiyi kendilerine özgü bir şekilde yapılandırırlar (dünya, yazı denen araç ve teknik imge denen araç tarafından farklı şekilde yapılandırılmıştır), kullanıcının ruhunu etkiler ve hatta sosyal değişime neden olurlar. Teknolojik determinizmin savunucuları, toplumun teknolojik gelişmeden etkilendiğini ve teknolojik gelişmeyle şekillendirildiğini iddia ederler. Toplum, yeni teknolojilere ve yeniliklere uyum sağlamak zorundadır. Teknolojik gelişmenin olumsuz sonuçları, teknolojinin doğasından değil, insanlar tarafından yetersiz kullanımdan kaynaklanmaktadır. Toffler, teknolojiyi, insan yaşamının tüm alanlarında kaçınılmaz bir etkiye sahip olan tüm değişikliklerin belirleyicisi olarak yorumlamıştır. Bilgisayar, mekanik çağın tamamını kontrol etme yeteneğine sahiptir. Günümüzün durumuna, teknolojinin sürekli gelişmesi nedeniyle daha hızlı olan, önemli değişiklikler ve yaşam temposunun hızlandığı bir dönem olan "üçüncü dalga" denir. Toffler, değişen toplumun insan ruhu üzerinde büyük bir etkisi olduğuna inanıyor ve "gelecek şokundan" (shock of the future) bahsediyor. [1] Negroponte durumu “atomları bitlerle değiştirmeye” (replacing atoms with bits) benzettiğinde, konu hakkında daha iyimser, ancak biraz ütopik bir görüşe sahip. Dijitalleşme sürecinin nitelikleri (ademi merkeziyetçilik, küreselleşme, uyum ve güçlendirme) durdurulamayacak kadar güçlü. [2] Buna karşın sosyal determinizm, sosyal alanın teknolojik gelişmeyi koşullandırdığını ve belirlediğini savunur. Yeni teknolojilerin uygulanması ve kullanımı sosyal düzenin sonucudur. Bununla birlikte, bu kavramın savunucuları, teorilerinde bu sürecin iki yönlü olduğunu vurgulamaktadır. Bir yandan teknoloji, diğer yandan sosyal yönü, iki heterojen dünya veya süreç olarak mevcut değil. Toplum teknik değişimle modellenir ve teknik değişim toplum tarafından üretilir. Teknik yenilik, arz ve talep tarafından kademeli olarak ortaya çıkan ekonomik sistemin içinden gelir ve sadece dış dönüşümlere uyum sağlamak değildir. İnsanın işi gibi, teknolojik yenilik ancak kişinin izin verdiği takdirde fark edilmeden geçer. Dolayısıyla toplum, hem üretebildiği teknolojiler hem de diğerlerinden çok kullanmaya ve geliştirmeye karar verdiği teknolojilerle tanımlanır. Bu anlamda teknoloji, birçok sosyal süreçten biridir.
M. Castells bu konuda benzer bir tavır almıştır. Toplumun adapte olması gereken bir şey olarak BİT (Bilgi ve İletişim Teknolojileri) fikrini reddetmiştir. O, teknolojiyi, toplumun teknik değişimle şekillendiği ve teknik değişimin toplum tarafından şekillendirildiği bir sosyal süreç olarak yorumlamıştır. Bu iki yönlü sürece sosyal gömülmüşlük (social embedness) denir. Çalışmasında konuya ilişkin düşüncesini şöyle açıklıyor: “Teknoloji toplumu belirlemez, teknoloji toplumdur.” [3] Pierre Lévy tek taraflı teknolojik belirlenim kavramını da kabul etmeyi reddetmiştir: “Küresel sosyo-teknik sistemlerin analitik bir bakış açısı olarak teknoloji, geri kalandan bağımsız olarak oluşan, çeşitli etkileri olan ve kendi kendine çalışan gerçek bir nicelik değil, insan fenomeninin maddi ve yapay tarafına vurgu yapan bir görüştür.” [4] Siber uzayın bir sosyal hareketin parçası olduğunu, grup liderlerinin, şifrelerinin ve mantıksal beklentilerinin olduğunu söylüyor. Dahası, Levy, herhangi bir ilişkinin göz önünde bulundurulması durumunda, siber uzayın belirlenmeden çok daha karmaşık olacağını savunuyor. Ona göre, sosyal ve kültürel olgular, son derece karmaşıktır ve kısmen, otomatik olarak sürdürülen veya bastırılan, birbiriyle ilişkili belirsiz süreçler bütünüdür. Bu nedenle, belirleme yerine koşulluluk (conditionality) kavramını kullanır. Toplum teknolojik gelişmelerden etkilenmekte, olumsuz etkiler teknolojinin doğasından değil, insanların teknolojiyi yetersiz kullanımından kaynaklanmaktadır ve ayrıca yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve kullanılması sosyal düzenin sonucudur.
II. DİJİTAL MEDYA GİBİ YENİ ORTAMLAR
Daha geniş bir anlamda, yeni medya terimi tüm bilgi işlem alanını, bilgisayar teknolojilerini ve ilgili veri içeriklerini kapsar; dar anlamıyla, yalnızca bilgisayar, dijital teknoloji aracılı iletişimi içermektedir. Aynı zamanda, donanım düzeyinde yeni medyanın teknolojik doğası, en belirgin şekilde, bu iletişim teknolojilerinin dijital (sayısal) kodlama ve veri işlemeye dayandığı gerçeğiyle belirlenir. Bilgiyi (karakter, görüntü, ses, işlem açıklaması) kaydetmek için dijital teknoloji sayısal kodlama kullanır; bu nedenle dijitalleştirme, bilgiyi sayısal bir koda dönüştürme işlemidir. Mevcut durumda bu, bir dizi pratik sebepten dolayı, tüm bilgilerin aktarıldığı 1 ve 0 olmak üzere iki sayıya (ikili sistem) sahip bir sisteme dayanmaktadır. Analog ortamla karşılaştırıldığında, yeni medya tarafından aktarılan ve işlenen içerikler böylece sayısal olarak kodlanır – her biri ikili bir kodla gösterilen ayrı, nicelleştirilmiş örneklerden oluşur. Yeni medyanın bu dijital temelinin, Lev Manovich (2001) ve Tony Feldman'ın (1999) teorilerindeki farklı bakış açılarından ele alınan bir dizi önemli sonucu vardır.
Yeni medyayla bağlantılı olarak Lev Manovich (2001) dijital doğasından kaynaklanan beş ilkeden, yani sayılarla gösterilme (numerical representation), birimsellik (modularity), otomasyon (automatization), değişkenlik (variability) ve kod çevrimi (transcoding) bahsetmektedir. Manovich'e göre yeni medyanın taşıdığı verilerin sayısal olarak gösterilmesi, yeni medyanın en önemli özelliğidir, hatta yeni medya biçimsel olarak, matematiksel olarak tanımlanabilir ve yeni medya nesneleri bu nedenle algoritmik manipülasyonun bir nesnesini temsil eder (görüntüler, eğriler veya sesler gibi matematiksel fonksiyonlar aracılığıyla ifade edilebilir ve Manovich'e göre, yeni medya tarafından taşınan içerikler değişmezler özelliğine değil, değiştirilebilir değişkenlere sahiptir.
Aynı sayısal koda dayandıklarından, aynı zamanda modüler yeni ortamlardır; tek tek bileşenlere, çeşitli nesnelere soyut yapıları ve sayısal gösterimleri verilebilir, ortamı bu şekilde yeniden üretmeye gerek kalmadan modüller halinde dönüştürülüp ve değiştirilebilir. Sayısal gösterim ve birimselliğin Manovich tarafından tanımlanan yeni medyanın diğer üç ilkesinin bilfiil habercisi olduğu göz önüne alındığında; bu iki açıdan, yeni medya en temelde analog medyadan farklıdır [5]. Yeni medyanın sayısal kodu ve modüler yapısı, bir yandan ortama erişimde, ortamın biçimlendirilmesinde ve yeni medyanın kullanımında bir dizi işlemi otomatikleştirmeye izin verir. Yeni medya ayrıca, değişkendir; her şey bir kerede belirlenmez, ancak farklı, potansiyel olarak sonsuz varyasyonlarda var olabilir. Belirli bir fiziksel ortama ve onun benzersiz özelliklerine bağlı olmaları gerekmez. Geleneksel medya, belirli bir taşıyıcıyla somut bir malzeme yapısıyla "donanımla bütünleşik" iken yeni medya nesneleri, içeriklerin sayısal gösterimi ile çalışan çok sayıda malzeme eseri üzerinde taşınabilir ve güncellenebilir ve ek olarak kodun sayısal karakterine göre değişkenler şeklinde kaydedilebilir. Manovich tarafından tasarlanan yeni medyanın bir dizi ayırt edici özelliği, Tony Feldman tarafından formüle edilen dijital bilgi kavramıyla tamamlanabilir (1999). Feldman’ın amacı, yeni (dijital) medyanın kapsamlı bir tanımını oluşturmak değil, ona göre veri kaydetme ve işleme ve iletişimin baskın modu olarak dijitalleşmeyi ilerletmeye katkıda bulunan dijital bilginin bu özelliklerini saptamaktır. Feldman’ın arzusu, görünüşe göre analitik olarak kesin, tutarlı bir kavram sunmak değil, daha çok dijital teknolojilerin yayılmaları üzerinde olumlu bir etkisi olan bazı spesifik özelliklerini vurgulamaktır. Feldman'a göre, yeni medya hakkındaki herhangi bir tartışma her zaman bilgisayar teknolojileriyle veya bilgi işlem süreci ve kurallarıyla ilişkilidir; bilgisayar teknolojisinin mantığı basitçe yeni medyayı oluşturur. Dijital medyayı kullandığımızda, Feldman'ın belirttiği gibi, "bilgisayarların özel dili" ni konuşuruz. [6] Bu nedenle Feldman, bu "özel dili" karakterize eden beş temel faktörü, dijital bilgiye özgü beş özelliği tanımlar: manipüle edilebilirlik, ağa bağlanabilirlik, yoğunlaştırılabilirlik, sıkıştırılabilirlik ve tarafsızlık.
Yeni medyanın dijital teknoloji temeli ve eğitimde bilginin yaratılması ve yayılması süreciyle ilişkisi üzerine düşünceler, kod olarak adlandırdığımız somut olmayan teknolojik bileşenlerinin temel rolünün altını çizmektedir. Donanımın doğası ile birlikte eğitimde yeni medyanın verilerle nasıl çalışmamıza imkan verdiğini belirleyen bu koddur. Kod, donanıma ve yeni medyanın maddi bileşenine girilen verilerin nasıl işleneceği konusunda donanıma yol gösteren girdileri taşımaları anlamında yeni medyanın işlevini yerine getirmesini sağlayan tüm protokoller, makine kodları, programlama dilleri, işletim sistemleri ve programlar anlamına gelir. Kodun felsefi doğası temel olarak, eğitimde mevcut beceri ve okuryazarlık biçimini tatbik eden ve eğitimin dijital alana ilerlemesini mecbur kılan olduğu şeklinde kabul edilebilir.
III. DİJİTAL OKURYAZARLIK
Eğitimde BİT’nin sürekli dinamik gelişimi, sürekli yeni araçlar ve seçenekler getiriyor. Bu tür teknolojilerin var olduğu duygusu ya da öğretim ve öğrenmede kullanımları tam olarak belirgin değilken, değişimlerin hızlı temposu, muhtemelen birçok insanın teknolojiyi insanlara “verili” bir şey olarak görmesinin nedenidir. Ancak Levy'nin [7] belirttiği gibi, teknoloji belirli bir toplumun ve kültürün ürünleri olarak anlaşılmalıdır. Teknolojinin insan üzerindeki etkisinden bahsedemeyiz, ancak insan faaliyetleriyle ilişkili olarak onların varlığını ve kullanımını her zaman dikkate almak gerekir. Dijital teknolojiler, çağdaş toplumu ve tüm insanların hayatını kısmen şekillendiren insan kültürü ve teknolojinin bir ürünü olarak görülmelidir ve bu nedenle okullardaki hayat da böyle görülmelidir. Teknolojiler bağımsız değildir, çünkü eğitimde onlar olmadan mümkün olamayacak bir dizi değişikliğin ve izin verilen etkinliklerin nedeni olmuştur. Son on yıllardaki teknolojik, aynı zamanda sosyal ve kültürel dönüşümler, yirmi birinci yüzyıl insanının yeterliliklerinin ne olması gerektiğine dair fikirlere yol açtı - sözde yirmi birinci yüzyıl becerileri. Aynı zamanda, yirmi birinci yüzyıl için beceriler ve yeterlilikler üzerine düşünceler, tamamlayıcı parçası dijital teknoloji olan öğretim ve eğitimdeki yenilik olanaklarını göstermektedir.
Yirmi birinci yüzyıl için düşünülen beceriler genellikle şunları içerir:
İletişim. Bu, örneğin; bir tartışmada mantıksal argümanlar oluşturmak, farklı kaynaklardan sonuçlar çıkarmak veya iletişimin katılımcılarına duyarlılık durumudur. Çeşitli iletişim biçimlerini desteklemek için yeterli dijital teknolojileri (araçlar ve hizmetler) kullanmak da önemlidir. Yaratıcılık ve yenilik. Yaratıcı düşünmek ve çalışmak, yenilikçi olmak [10], haberleri ve yeniliği hayata geçirebilmek - bunlar modern insanın diğer önemli yetkinlikleridir. Gelenek burada da dikkate alınır, örneğin; (yaratıcılık ve yenilikle bağlantılı olarak ortaya çıkabilecek) hatalardan öğrenme şeklinde. İşbirliği. Mevcut çalışma ve öğrenme tarzı, ekiplerde daha fazla çalışma ve iyi koordine edilmiş ekip üyeleri gerektirir. Çeşitli takımlarda çalışabilmek, esnek olabilmek ve sorumluluğu paylaşabilmek önemlidir. Eleştirel düşünme ve problem çözme. Bu, örneğin, mevcut bilgi ve bilgiye eleştirel bir yaklaşım, bunların değerlendirilmesi ve sorunların çözümünde kullanılması durumudur. Bu alan aynı zamanda sistem düşüncesini, yani bir sistemin parçalarının nasıl çalıştığını, tüm sistemin nasıl çalıştığının sentezi dahil olmak üzere birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduklarını analiz etme becerisini de içerir. Teknolojik yeterlilik. Bu alan, (nispeten hızlı bir şekilde modası geçmiş hale gelen) dijital teknolojilerin ayrı ayrı araçlarının yönetilmesiyle değil, bu tür bilgisayar programlarını ve insanların yeteneklerini artıran ve bunlar olmadan bugün eğitim almanın veya çalışmanın artık mümkün olmadığı araçlarını kullanmaya genel hazırlık (öğrenmeye) ile ilgilidir. Bu alan içerisinde, bireyin farklı kaynaklardan ve farklı formatlardaki bilgileri işleyebilmesi gerekmektedir. Ayrıca, dijital teknolojinin kullanımıyla ilgili etik ve yasal konularının yanı sıra medyanın işleyiş ilkelerini vb. içermektedir. Konumuzun temel unsuru, dijital teknolojilerin ve medyanın kullanımındaki yetkinliğin modern eğitimin temellerinden biri olmasıdır.[8] Teknoloji, bu nedenle özel veya tamamlayıcı bir şey veya bir oyuncak değil, yirmi birinci yüzyıl insanının ayrılmaz bir parçasıdır. Okul veya üniversite, yukarıda belirtilen tüm yeterliklerin kazanılmasında önemli bir rol oynamalıdır.
Yirmi birinci yüzyıl becerileri konusu genellikle sözde yeni okuryazarlık konusu ile ilişkilendirilir. Yeterliliklerde olduğu gibi, değişen dünyada da yeni okur-yazarlığın dönüşümü veya ihtiyacı üzerine düşünmek gerekir. Bireylerin temel okuma, yazma ve sayma becerileri, daha ileri öğrenmenin ön şartıdır, ancak dijital çağda muhtemelen yeterli olmayacaktır. Sözde dijital okuryazarlığı, "bireylerin yapıcı sosyal faaliyetler gerçekleştirebilecekleri çeşitli yaşam durumları bağlamında dijital kaynakları tanımlayabilmek, elde etmek, organize etmek, değerlendirmek, analiz etmek, sentezlemek, yeni bir bilgi inşa etmek, medya mesajları oluşturmak, birbirleriyle iletişim kurabilmek için dijital araçları ve ekipmanı uygun şekilde kullanma bilgisi, tutumu ve yeteneği (becerisi)” olarak tanımlıyoruz ve ayrıca bu süreçleri yansıtabilmeliler.
Dijital okuryazar insanların [9] bu nedenle, iş, öğrenme, boş zaman veya günlük yaşamın diğer yönlerinin kastedildiğine bakılmaksızın, çeşitli yaşam durumları bağlamında ele alınması gereken herhangi bir etkinliği dijital teknolojilerle yönetmeleri beklenir. Yeni okuryazarlık durumunda, örneğin; kelimeleri, görüntüleri, diyagramları, ses ve videoyu birleştiren dijital medya iletişiminin önemini anlamak, üretmek ve kavramak bir beceri ve bilgi durumu olacaktır. Dahası, ister tüketici / alıcı ister yaratıcı tarafında olsun, işlemenin önemi ve bilginin doğrusal olmayan gösteriminin kullanımı artmaktadır. İlginç bir problem, fenomenleri karmaşıklıkları içinde anlamayı, (fenomene alternatifler hakkında düşünme vb. dahil) fenomeni bu şekilde incelemeyi ve anlamayı gerektiren ve onu ele alırken bu tür karmaşık anlamayı içeren (onunla başa çıkma, onu çözme) beceriler ve yöntemlerle temsil edilir. Bu karmaşık dijital okuryazarlıklar arasında İnternet Okuryazarlığı da bulunmaktadır. Bu okuryazarlık, BİT okuryazarlığı bilgisine, becerilerine ve yeteneklerine, sadece İnternet (teknik olarak) değil, aynı zamanda daha karmaşık bir şekilde tasarlanmış dijital ağlar ortamında da bilgi sahibi olmayı ve anlamlı bir şekilde kullanılmasını mümkün kılar. Bilgi okuryazarlığı. Burada dikkat, özellikle bilgiyi bulma, düzenleme ve işlemeye odaklanmıştır. Son olarak, Medya okuryazarlığı. Kullanıcıların farklı yaşam durumlarında başvurabilecekleri medya iletişimini yorumlama, kullanma ve üretme bilgi ve becerilerine dikkat çeker.
IV. SONUÇ
21. yüzyılda hızla gelişen teknolojik ilerleme, bugün bilgi, beceri ve bilgiyi üretme, dağıtma ve değerlendirme yöntemlerimizde de kendini kanıtladı. Böylece, eğitim sürecinin doğasında ve yapısında. Diğer teorilerle karşılaştırıldığında, teknolojik teori öğretme amaçlarına odaklanmaz, öğretimin organizasyonu için kullanılan araçların düzenlenmesine dayanır. Teknolojik teorinin temel tanımlayıcı özellikleri aşağıdaki gibi ifade edilebilir. Süreç, mühendislik, iletişim, bilgisayarlı ortam, etkileşimli laboratuvar, hiper ortam kelimelerini içeren terminoloji. Biçimlendirici süreçlerin planlanması ve organize edilmesine büyük önem verilmektedir; bilgi aktarımı sürecinde geri bildirim, iletişim teknolojisi, görsel-işitsel ekipman, videolar, kompakt diskler ve bilgisayarların kullanımı gibi iletişim unsurlarına vurgu yapılmaktadır. Öğrencinin hedef davranışının gözlemlenebilir tezahürlerini önceden belirleme ihtiyacına vurgu, uygulamalı bilim veya mühendisliğin genel perspektifinde eğitimin çeşitli aşamalarını sistematize etme girişimi (hedeflerin, hedeflerin, değerlendirmenin vb. tanımı). Açıklamaların kullanımı ve eğitim etkinliklerinin standartlaştırılması, sistematik prosedürleri kullanma çabası ve son olarak, eğitimle ilgili romantik ve hümanist perspektifin planlama ve organizasyona pek aldırış etmeyen eleştirel bir görünümü.
KAYNAKÇA
[1] A. Toffler, Alvin. 1980. The Third Wave. New York: Bantam Books, pp. 45-49, 1980
[2] N. Negroponte. Being Digital, Coronet Books; New edition edition, p. 74., 1996
[3] M. Castells, Manuel, The Rise of the Network Society, The Information Age: Economy, Society and Culture Vol. I. Cambridge, MA; Oxford, UK: Blackwell, pp. 158-163, 1996
[4] P. Lévy, Becoming Virtual. New York: Plenum Trade, p. 45, 1998
[5] L. Manovich, Language of New Media. Cambridge: MIT Press., pp. 36-42, 2001 [6] T. Feldman,An Introduction to Digital Media. New York: Routledge, p. 3, 1999
[7] P. Lévy, Becoming Virtual. New York: Plenum Trade, p. 76, 1998
[8] J. Chambliss, Philosophy of education: An encyclopedia. New York & London: Garland Publishing Company, pp. 35-36, 1996
[9] J. P. Palgrave, Learning about learning from a video game: Rise of nations. University of WisconsinMadison, pp. 45-48, 2003
[10] J. Bransford, R. Cocking, How people learn: Brain, mind, experience, and school. Washington, D.C.: National Academy Press, pp. 123-126, 1999
Kaynak: https://mail.ijels.com/upload_document/issue_files/1%20IJELS-MAR-2017-8-Technological%20determinism%20and%20new%20media.pdf